Siyasette muhafazakârlık, "Fransız Devrimi"nden bir mirastır. Tasfiye edilen aristokrasinin kapitalist sınıfa direnmesiyle oluşan bir anlayış, siyasette muhafazakârlık olarak şekillenmiştir.
Yani Avrupa'da muhafazakârlığın sınıfsal bir geçmişi ve sınıfsal bir özelliği vardır.
Ve giderek kapitalist süreç içinde, toplumcu radikal siyasetlere karşı siyasal bir duruşa dönüşmüştür.
Türkiye'de ise muhafazakârlık, daha çok moderniteye karşı İslami bir tavır olarak gelişmiştir. Sınıfsal bir özelliği yoktur. Sınıfsal bir duruş değildir.
Nitekim muhafazakârlığın cumhuriyet karşıtı gibi duruşu, laikliğin İslam karşıtı gibi algılanışı bu toplumda tehlikeli bir yarılmanın da önünü açmıştır.
* * *
Peki, bugün Türkiye'nin muhafazakârlık haritası nasıldır?
2012 Ekim ayı içinde muhafazakârlık üzerine iki araştırma yayınlanmıştı.
Birincisi, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer'in hazırladığı "Türkiye Değerler Atlası 2012"dir.
İkincisi, Açık Toplum Vakfı tarafından Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yılmaz'a yaptırılan "Türkiye'de Orta Sınıfı Tanımlamak" araştırmasıdır.
Her iki araştırma sonucunda o gün şöyle bir ortak sonuca varılmıştı:
-Var olan muhafazakârlık daha da görünür olmuştur.
-Üniversite mezunları arasında muhafazakârlık hayli yükselmiştir.
-Dindarlıkta en önde, 47 AB ülkesi içinde en sağcı olduğumuz görülmüştür.
Geçtiğimiz günlerde ise Kadir Has Üniversitesi tarafından yeni bir araştırma sonucu yayınlanmıştır. "Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması" adıyla 2010 yılından beri yapılan bir araştırmadır bu.
Üniversitenin Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman, Prof. Dr. Osman Zaim ve Prof. Dr. Banu Baybars Hawks tarafından yapılan açıklama sonuçlarına göre kendine muhafazakârım diyenlerin oranı:
2011 yılında % 33,2
2012 yılında % 37,3
2013 yılında % 39,2
Kendine Cumhuriyetçi ve Kemalist'im diyenlerin oranı ise % 19,2 olmuştur.
* * *
Ancak muhafazakârlığın Türkiye'deki görünür durumu, sanki bu sonuçlardan daha yüksek gibidir.
Çünkü nüfusun kentlerde yoğunlaşması, cemaatlerin politize yapısı, muhafazakârlığı daha da yüksek ölçüde görünür kılmıştır.
Bugün fiziki görüntüde muhafazakârlığın topluma damgasını vurur olduğu, siyasetlerin artık muhafazakârlıktan beslenir olduğu bir iklim oluşmuştur.
Öyle ki, İslami referanslar bugün hayatın her noktasında daha çok görünür ve daha hâkim durum almıştır.
İşte bu olguyu, özet olarak Türkiye dindarlaşıyor, bir diğer ifadeyle İslamlaşıyor
diye tercüme edebiliriz.
* * *
Aslında bu toplumun dokusunda muhafazakârlık zaten vardır. Burada önem arz eden görüntü, muhafazakârlığın toplumsallaşmış ve siyasallaşmış olmasıdır.
Daha da önemlisi, bugün ülkede yeni bir muhafazakâr dokunun oluşmuş olmasıdır.
Yani kentli ve eğitimli bir muhafazakârlık, günümüz sosyal hayatına ve siyasal hayata damgasını vurmuştur.
Ve de 91 yıllık Cumhuriyetin giysisi değiştirilir olmuştur.
Öyle ki, bugün muhafazakârlığın sol versiyonu bile inşa edilir gibidir.
Bir diğer bakışla bugün yükselen ve de ürkütücü endişe, ülkenin otoriter bir Ortadoğu ülkesine dönüşür oluşudur.
İşte bu nedenlerle önümüzdeki seçimler çok hem de çok önemlidir. Hatta tarihi bir önemi vardır diyebiliriz.
Çünkü bu seçimler, Cumhuriyetin üzerinden çıkarılan giysinin yeniden giydirilişi olmalıdır.