Milletimizin güzel sanatlar sevgisini her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.

Mustafa Kemal Atatürk

Müzik, ah ne de çok severiz değil mi? Ne de çok öneme sahiptir hayatımızda…

Onunla hüzünlenir, dertleniriz dibine kadar, ya da onunla neşelenir güler, eğlenir, coşarız. Onsuz olmaz düğünlerimiz, onunla oynarız, onunla halay çeker, onunla dans eder, onunla anlatırız duygularımızı, aşklarımızı, meramımızı sevdiklerimize.

Söylemek isteyip söyleyemediğimiz nice şeyleri bir şarkının, bir beyitinde, bir nakarat bölümünde, bir şiirin mısraında nasıl da özetleyiveririz bir çırpıda ahenkle üstelik,

Ya müzisyen?

Yani sanatçı, yani çalan, okuyan, söyleyen, yazan, besteleyen yani bunların bir bölümünü ya da tamamını kapsayan insanlardan bahsediyorum.

Hani bazen yanık sesiyle, ya da dertli dertli sazına vurduğu mızrabıyla, veya içinizi delen duygu seliyle kaplı o mısraları yazan kalemiyle, ya da bir çiftetelli isteği yaparak oynayıp efkar dağıtmanıza sebep olan o emektarlar hani, evet işte onlardan bahsediyorum.

Hani dinlerken gaza gelip, ’’ulen ahh şöyle bir saz çalabilsem, veya şöyle bir sesim olsa, ya da şöyle bir beste yapabilsem var yaa’’ diye gıpta ettiğiniz, sahneden öncelikle altı çizilerek adınızı okuması ve bir de isteğinizi çalması için yapmadığınız iltifat kalmayan, ama muhabbetin finalinde yanlarından uzaklaştığınızda aklınıza bile gelmeyen, bir işleri düşse türlü bahanelerle telefonlarına bile çıkmaktan imtina ettiğiniz, ama gördüğünüz yerde de ’’kardeşiimmmm’’ diyerek boynuna sarılmaktan geri durmadığınız iyi gün dostlarınızdan bahsediyorum yani, bildinizmi ?

Sanat yüce Allahın bazı kullarına verdiği çok kıymetli bir özel yetenektir, yani herkes şarkı okuyamaz, şiir yazamaz, enstrüman çalamaz, tiyatro, folklor oynayamaz, resim, heykel yapamaz… Bu bir marifet gerektirir ki bu da doğuştan olur, belki çeşitli kurslara, okullara giderek öğrenilebilir, hatta geliştirilebilir fakat, yetenek başka bir şeydir ve asla sonradan elde edilemez.

O yüzden sanatın her dalıyla uğraşan insanlar hakikaten çok özel insanlardır,.

Naif, hassas, zarif, çekingen, utangaç, kırılgan, duyarlı, yaratıcı ve üretken, toplum bilincine vakıf ve ekmeğini binle bölüşebilen yüce gönüllü, sosyal, kültürel, çevreye, doğaya, tüm canlılara karşı sorumluluk bilinci içersinde hareket eden, öldürmeyi değil yaşatmayı benimsemiş güzel insanlardır.

Bu arada, her meslekte olduğu üzere elbette onların içlerinde de arızalı kişilikler, yanlış insanlar çıkabilir, vardır da ama, genel itibarıyla bakıldığında yazdığım bütün özellikleri taşıyan özel kişiliklerdir.

Hayatları zordur, hele de Türkiye’de…

Bunu özellikle belirtmek istiyorum çünkü, bir çoğunuzun farkında bile olmadığı o kadar çok aksilikleri, zorlukları yaşarlar ki tahmin edemezsiniz, bu yazıyı yazmamdaki sebeplerden biri de zaten buna dikkatlerinizi çekmek içindir. Bilin ki, onlara karşı sizler de biraz daha duyarlı olasınız istedim,

Deprem felaketi olur müzik ve sanat ertelenir, ötelenir, terör olayları olur… Şehitlerimiz olur, müzik ve sanat etkilenir ötelenir, maden ocağında çökme olur vatandaşlarımız vefat ederler, yine müzik ve sanat ötelenir…Ekonomik kriz olur etkilenir, hastalık olur, salgın olur, mevlit olur, kandil olur, krizler olur hep müzik ve sanat ötelenir, ertelenir. Oysa futbol durmaz, ticaret durmaz, seyahat durmaz, turizm (çoğu zaman) durmaz, yemek, içmek, alışveriş durmaz, açılışlar, partiler, siyasi etkinlikler, kongreler durmaz…

Ama müzik durur, sahne durur, sanat durur, aslında bunun da tıpkı diğer mesleklerde olduğu gibi bir sektör olduğu, bir iş kolu olduğu, binlerce insanın ekmek kapısı olduğu hiç akla gelmez. Çünkü Türkiye’de müzik demek, sahne demek, sanat demek eğlenceden ibaret, lay lay lom demek, ‘olmasa da olur canım’ anlayışıyla ciddiye alınacak bir şey değil demek maalesef,

Yıllarca ayıp dendi, günah dendi, şeytan işi dendi, bu meslek ve meslektaşlar hep horlandı, hep kenara itildi. (Oysa ne ayıpları ne günahları, ne şeytanlıkları yapanları hep birlikte gördük, emin olun onlarla kıyaslayacak olsak sayılar rakamlar yanından bile geçmez.) Bu insanlar ne yer, ne içer, nasıl barınır, çoluk çocuğunun giderlerini, kirasını,faturasını,okulu,vs. nasıl karşılar nasıl yaşarlar kimsenin aklına bile gelmez, ülkeyi yöneten hörmetli büyükler bile ciddiye alıp destek paketi kapsamına almazlar.

(Son dönemlerde yapılan ve ekranlardan da canlı yayınlanan göstermelik ve sadece azınlık bir kesimi mutlu eden reklam ve imaj kokan konserleri ciddiye bile almıyorum çünkü binlerce müzisyene yansıyan bir şey değildi. )

Hepinizin az ya da çok etrafında tanıdığı, müzik ya da sanat insanları mutlaka vardır. Merak ediyorum acaba bir tanesini arayıp bu yazdığım ihtiyaçlar noktasında destek olabildik mi, bir telefon açtık mı, ya da onlar isteyemezler utanırlar deyip bir çaya yemeğe davet edip, cebine az da olsa bir şeyler koyabildik mi acaba?

Bir çoğunun ellerindeki enstrümanları sattıklarını, sağa sola borçlandıklarını biliyor musunuz?

Ekonomik kriz zaten herkesi perişan etti ama sırf şu virüs belası başladığından beri kaç müzisyen intihar etti, kaç ocak sessiz sedasız sönüp gitti, hiç duyan bileniniz var mı peki?

Yapacak iş mi yok, siz de gidin başka iş yapın kardeşim dediğinizi duyar gibiyim,

Peki başka iş yapmaya kalksalar ve kapınıza iş için gelseler, hangisine iş verirdiniz acaba?

Ya da verir miydiniz?

Farzedin ki o yaştan sonra gururlarını ceplerine koyup çoluk çocuklarının rızkı için, araba yıkamaya, pazarcılık yapmaya, limon satmaya, hatta taksi sürmeye başladılar, yarın bu kara günler geçip her şey normale döndüğünde kimlerden şarkı isteyeceksiniz, kimler gelip düğününüzde çalacak söyleyecek, kimlerin konserine gidecek ya da filmini izleyeceksiniz, ve hangi yüzle ?

İşte bu yüzden zordur Türkiye’de müzisyen olmak, sanat yapmak, lütfen sahip çıkın onlara, lütfen arayın, destek olun, onlar gururludur evet diyemezler, arayıp bir şey isteyemezler, siz arayın, teklif edin, ısrar edin, korkmayın bir şey kaybetmezsiniz, emin olun siz kazançlı çıkarsınız, aksi halde yarın bir kadeh rakınızı içerken masanızda muhabbetiniz eksik olacak, masada siz yalnız ve öksüz kalacaksınız, bilin istedim.

Büyük önder Atatürk, bir toplantı sırasında; "Efendim, sanatçı misafirlerimiz müsaadelerinizle elinizi öpüp ayrılmak istiyorlar" diyen yaverine:

Ne münasebet! Olur mu öyle şey?! Sanatçı el öpmez! Bilakis, sanatçının eli öpülür!

Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.

Uygarlık doruğunun merdiveni sanattır. Yüksek bir insan topluluğu olan Türk Milleti’nin tarihî bir özelliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir, demiştir.

Bugün müzikte, sanatta, sanatçıda değil yükselmek, aksine yerlerde sürünüyor maalesef, o yüzden lütfen daha fazla ilgi, daha fazla ehemmiyet, daha fazla destek…

Ulu önderimizin kıymetli sözleriyle başladığım ve yine kıymetli tesbitleri ve sözleriyle sonlandırmak üzere olduğum bu yazı, umarım şu ana kadar aklımıza gelmediği için yerine getiremediğimiz şeylerin telafisine bir fırsat olur diye temenni ediyor, en içten muhabbetlerimi sunuyorum.

Sevgilerimle.