Eğitim düzeyi, yüzde onbeş - yirmi dolaylarında seyreden bir toplumun bireyleri olduğumuz için, kent yaşamına uyarlanmakta zorlanıyor, “toplu yaşamın kurallarını” benimseyip, kabullenemiyoruz...

Hatta bırakın kabullenmeyi, “dağlı yaşam tarzında” ısrar ederek, “toplu yaşamı” içinden çıkılmaz hale getiriyor, hayatı birbirimize zehir ediyoruz.

Toplu yaşamın türevlerinden biri olan “apartman yaşamı”; ülkemizin tüm yerleşim merkezlerinde; (halâ) tam bir eziyet, tam bir işkence...

Eğitimsiz toplumun “kural tanımaz” bencil bireyleri; apartman yaşamını, adeta arenaya çeviriyor... Hem komşularına, hem çevresine, hem de kendisine cehennem azabı yaşatıyor...

Bu durum Alanya’da da böyle...

Alanya’daki apartmanların, toplu iş merkezlerinin ve iş hanlarının %99’u sorunlu...

Bu binaların sakinleri, “birlikte yaşamak zorunda oldukları” kural tanımaz, kültürsüz, zevksiz, dağ adamı ruhlu insanlar nedeniyle sıkıntılı...

Eğitim yoksunu, zevksiz ve çağdışı pek çok insanımız, paylaşmayı, bölüşmeyi ve katılımcılığı sevmiyor...

Sevmiyor, çünkü “yaşanabilir ortam yaratmanın” bedeline katlanmak istemiyor.

İyi yerlerde, iyi koşullarda yaşamak istiyor ama taşın altına elini koymak, zoruna gidiyor... İstiyor ki hiç katkıda bulunmasın, elini cebine atmasın, onun payına düşeni de başkaları karşılasın, başkaları ödesin... Kendisi hep beleşe konsun...

Çözüm?...

Çözüm pek tabii ki eğitimde...

Çözüm, “toplu yaşam kültürünün” toplum katmanlarına yerleştirilmesinde...

Çözüm, toplum mühendislerinin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuya gereken önemi vermesinde...

Çözüm, “toplu yaşamın” ilköğretim çağlarından başlatılarak, önemli ve öncelikli ders olarak okullarımızda okutulmasında...

Çözüm, bu konunun medya tarafından ısrarla işlenmesinde...

Çözüm, adalet sisteminin hızlandırılmasında...

Çözüm, belediyelerin apartman yöneticilerine yardımcı olmasında...

Milli Öğretim(!) Sistemimiz, abur cubur öğretimden, ülkenin en önemli sorunu olan bu tür eğitim sorunlarını işlemeye fırsat bulamıyor...

Rant peşinde koşan yoz medyayı, bu tür konular (zaten) hiç ilgilendirmiyor...

Dünyanın en ağır işleyen adalet sistemine sahip ülkemiz adalet sisteminin hali zaten ortada...

En önemlisi... (maalesef) belediyeler de, apartman yöneticilerine destek vermiyor. Sadece istiyor... Vermeye, yardımcı olmaya geldi mi ara ki bulasın...

Yani?...

Yani bu durumda, insanlarımızı toplu yaşamın kurallarına uydurmak zor oluyor... Hatta zordan da öte olanaksız oluyor...

Hal böyle olunca da; iyi niyetli, verici, katılımcı insanlar da pes etmek zorunda kalıyor...

Sonuçta?

Sonuçta, “toplu yaşam” kâbusa dönüşüyor...

Düzensiz, pis, sakil görüntülü binalar ortaya çıkıyor... Bu binaların balkonları ve terasları ardiyeye; bahçeleri, çöplüğe dönüyor...

Apartmanlara, beyefendiler, hanımefendiler değil; magandalar, hanzolar, kırolar, çaçaronlar, paçozlar, görgüsüzler, zevksizler egemen oluyor...

Ter kokusundan, yemek kokusundan, tuvalet, rutubet kokusundan apartmanlara, iş hanlarına, toplu çarşı merkezlerine girilemiyor...

Çarpık kentleşmenin getirdiği sorunlara, bir de bu binaların sakilliği, banalliği de eklenince, kent yaşamı çekilmez hale geliyor.

Görüntüleyip, arşivimde sakladığım; hurdalık ve ardiye deposu olarak kullanılan balkonları görseniz şaşar kalırsınız.

İşin ilginç yanı, bu apartmanlarda Alanya’nın en varlıklı ailelerinin oturuyor olması.

Bu apartman sakinleri, o sakil dairenin sahibine; “Dairenin içi neyse ama ardiye olarak kullandığınız balkonunuzdaki çirkin görüntü; biz apartman sakinlerini ve komşu apartman sakinlerini rahatsız ediyor. Lütfen temizleyin o rezil balkonunuzu…” demiyor, diyemiyor.

Çünkü yapı olarak, “Bana neciyiz… Görmezden gelmeciyiz…”Bana dokunmayan yılan, bin yaşasıncıyız.

Ekli fotoğraf, bir mutfak tezgâhı değil; komşu apartmanın dairelerinden birinin balkonu. Ve bu balkonda(!) görülen kap kacak da yıllardır orada.

Tüm ikazlarımıza, hatta “izin verin, balkonunuzu biz yıkayalım” önerimize rağmen o kap, kacak inatla orada tutuluyor.

Neden?

Çünkü toplu yaşam kültüründen yoksunuz.