Çağımızda başdöndürücü bir hızla gelişen teknolojilerin en önemlilerinden biri olan bilgisayar ve internet teknolojileri hayatımızın her alanında kullanılmaya başladı.
İş hayatında ve sosyal hayatta internet kullanımı keyfi olmaktan çıkıp, adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.
Her türlü bilgiye hiçbir denetim olmadan kolaylıkla ulaşılması ve paylaşılması akla, hayale gelmeyen bir takım olumsuzlukları da beraberinde getirmiştir.
İnsanlar ve özellikle gençler bilgisayar ve internet kullanımı yüzünden sosyal hayattan giderek kopmuşlar ve internet bağımlısı olmuşlardır.
Her sabah erkenden spor için evden çıktığımda, okula giden öğrencilerin (daha çok kız öğrenciler), işe giden bayanların sürekli cep telefonuyla konuştuklarını, mesaj yazdıklarını ve cep telefonunu pusula gibi kullandıklarını görüyor ve çok üzülüyorum.
Sanki, herkes bir holding patronu gibi sürekli konuşuyor, mesaj yazıyor, mesaj yazıyor, konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor…
Yaklaşık 15-20 sene önce gelişmiş batı ülkeleri televizyon bağımlılarını sosyal hayata çekmek için, “Televizyonun düğmesini kapatın, hayatın düğmesini açın” diyerek kampanya başlatmış ve başarılı olmuşlardı.
Bugünse, bilgisayar ve internet bağımlıları için, “Sanal âlemin cep telefonları, iletişim aygıtları ve sosyal paylaşım kanallarını kapatın, gerçek hayatın ve tabiatın kucağına dönün” çağrısını yapmak lazım.
Aile toplantılarında gençlerle görüşmek imkansız. Hepsinin elinde cep telefonu durmadan oyun oynuyor, mesaj yazıyorlar. Konuşmayı unutan gençlerle sohbet etmek bir türlü mümkün olmuyor.
Türkiye’de yaklaşık 70 milyon cep telefonu kullanılıyormuş. (Bazı insanların 2-3 tane telefonu var.) Hepsi de son model ve çok pahalı telefonlar yüzünden ailelerde kavgalar, ayrılmalar, boşanmalar ve cinayetler işlendiğini gazetelerde okuyoruz.
Bu konuda, yansız davranmak için 15-16 yaşlarında iki erkek torunumun görüşlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
BERKE TAN DÖVEN(16 yaş, Koç lisesi) :
Bağımlı olmak elbet kötüdür ama internetin ve paylaşım ağlarının zararından çok yararı vardır. Arkadaşlarımla iletişime geçme, dünyadaki yenilikleri öğrenme, paylaşılan popüler şeylerden zevk alma, hayata ayak uydurma hoşuma gidiyor.
Dünyadaki çoğu şeyin bir tık uzağında olmak, az efor sarfederek çok bilgiye sahip olmak, hayatı daha kolay ve yaşanabilir kılmak çok güzel. .
Eskide kalmış insanların (örnek benim sanırım) düşündüğünün aksine, hayatın artık yeniliğe, teknolojiye doğru kaydığı ve çağın teknoloji çağı olduğunun farkına varılması gerekir.
BATU KAAN DÖVEN (15 yaş, Ataşehir Anadolu lisesi)
İstediğin bilgiye, söze, cevaba, kitaba, internet aracılığıyla ulaşıldığı için gençler interneti tercih ediyorlar. Ama her şey gibi internetin fazlası da zararlıdır)
İnternetin kölesi olmamak gerekir.
Bodrum Yahşi’de tatildeyim. Dün Çökertme türküsünde adı geçen Aspat kalesi yanındaki Kalekent sitesinde yazlığı olan Çorum lisesinden arkadaşım Avukat Arif Damar’ı ziyarete gittik.
İstanbul Üniversitesinde okurken (1963-1967) Arif Damar, Adnan Çırakoğlu (Avukat), Necmi Horgu (Tarih öğretmeni) Orhan Akel (Kimyager) ve Cengiz Sezgin(Tarih öğretmeni) ile aynı evde kalmıştık.
Şimdi 70 yaşlarını süren ihtiyar delikanlılar olarak her birimiz bir yerlere savrulduk.
Orhan Akel ve Cengiz Sezgin’i kaybettik. (Allah rahmet eylesin) Arif’le beraber cep telefonundan Adnan Çırakoğlu (Çorum’da), Avukat Özcan Atalay(Ayvalık’ta) ve İlyas Delibaşı’nı (Osmancık’ta) arayarak eski günleri yâdettik.
9 TEMMUZ 2014