Türk Dil Kurumu (TDK), "Türk Dili Tetkik Cemiyeti" adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kuruldu. 1936 Kurultayında "Türk Dil Kurumu" adını aldı.

Amacı, Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesini sağlamaktı.

Nitekim Atatürk, "Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır" demişti.

Bunun için kurum tarafından tüm eski eserlerin taranmasıyla "Tarama Sözlüğü", Anadolu ağızlarındaki sözcüklerin derlenmesiyle "Derleme Sözlüğü" ve bunlardan faydalanılarak "Türkçe Sözlük" oluşturuldu.

Ve de son dönemde "Büyük Türkçe Sözlük" adıyla internete konuldu.

***

Ne yazık ki TDK, İnternet sitesine yerleştirdiği "Büyük Türkçe Sözlük"te "vazalak" sözcüğü ile Alevilere hakaret eden bir skandal yaratmıştır.

"Vazalak" sözcüğünün karşılığı olarak, "geveze, sözünü bilmez, aptal, serseri" ve "Alevi, Müslüman olmayıp öyle görünen, oruç yiyen" tanımları yapılmıştır.

-Bu skandal tanım bir gaf mıdır? Hayır.

-Bu tanım sehven mi yazılmıştır? Hayır.

Bu, önyargılarını yıkamayan bir anlayışın ve de Alevilere yönelik ayrımcı bir tutumun zaman zaman dışavurumlarından biri olmuştur.

TDK'nun bu ilk suçu, ilk skandalı da değildi.

-Daha önce "müsait" sözcüğünün karşılığı, başka hiç tanım yokmuş gibi "flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen kadın" olarak verilmişti.

-"Esnaf sözcüğünün tanımına "kötü yola sapmış kadın" eklemesi yapılmıştı.

-Ve "kirli", "oğlan", "kadın", "serbest", "mal" gibi sözcüklerin karşılığına yapılan eklemelerle kişiyi aşağılayan tanımlamalar kullanılmıştı.

-Ve de hiç görevi olmadığı halde, Suriye Devlet Başkanı'nın ismi Esad yerine Esed olarak kullanılınca, basında yaratılan tartışma nedeniyle TDK, Esed isminin kullanılmasını önererek kurumu günlük politikaya alet etmişti.

***

"Vazalak" sözü ile yaratılan bu skandalı, CHP Parti Meclisi Üyesi, Balıkesir Milletvekili Mehmet Tüm meclise taşımıştır. Başbakan Yıldırım'ın cevaplaması için yazılı soru önergesi vermiştir.

Ama bugüne kadar bir cevap verilmemiştir.

Peki, TDK'nun bu tip tanımlamalardan amacı nedir?

-Bulunduğumuz tüm bölge, mezhep savaşlarına sürüklenip parça parça edilirken...

-Ülkemizde özellikle mezhep ayrımcılığı tahrik edilirken...

-Sağda solda kapılara çarpı işareti konulurken...

Cumhuriyet döneminin saygın kurumlarından biri olan Türk Dil Kurumu'nun, Alevilik üzerine yaptığı bu aşağılayıcı tanımdan amaç nedir?

Elbette bu soruya bir cevap verilmelidir. Ve de bu cevabı TDK vermelidir.

***

Galiba asıl sorun önyargılardadır.

Tarihe baktığımızda, İslamiyet'teki iktidar kavgası, sonuçta İslam Toplumunu birbirini reddeden ama aynı kutsal değerlere inanan iki kampa ayırmıştır. Bu kampın Anadolu içindeki bir kesimi, Türkmen kültürüyle harmanlanarak Anadolu Aleviliğini oluşturmuştur.

İşte yüzyıllarca bu inanç gurubu "İslam dışı" gösterilmiştir. Uydurulan saçmalıklar toplumun bilinçaltına öyle bir kazınmıştır ki, bu saçmalıklar zamanla bir önyargıya dönüşmüştür.

Ve aynı kökenden gelen, aynı coğrafyayı paylaşan, aynı dili konuşan, ortak bir tarihi olan, cumhuriyeti birlikte kuran ve de aynı şeylere birlikte ağlayıp birlikte gülmesi gereken bu inanç gurupları, yan yana sanki iki düşman kesim gibi önyargılarla yaşamışlardır.

Bu ülke üzerinde farklı hesabı olan çevreler, zaman zaman bu inanç guruplarını provoke etmişlerdir.

Ve çok acı toplumsal olaylar, büyük katliamlar yaşanmıştır. Çorum, Maraş, Sivas gibi...

Elbette yapılması gereken bu önyargıların kırılması ve bu bilinçaltının temizlenmesidir. Ama TDK gibi bir kurumun başındakiler bile bu önyargıları kıramıyor ise...

Herhalde büyük atom bilgini Albert Einstein "Önyargıyı yıkmak atomu

parçalamaktan daha zordur" sözünü boşa söylememiş olsa gerek!

***

Yine de bugün TDK'nun yapması gereken:

-Yapanları sorgulamak olmalıdır. Kurumun saygınlığına gölge düşüren bu ayıp tanımları kaldırmak olmalıdır.

-Ve de Alevi kesimden bir özür dilemek olmalıdır.

Eğer Atatürk'ün öncülüğünde kurulmuş bu kurum, kuruluş amacından uzaklaşmıyor ve de toplumsal parçalanmaya katkı sağlamak istemiyor ise...