Şehirden gelenlere bir başka deyimle ‘ağır misafirlere’ ziyafet sofrası kurulur. Sohbet koyulaştığında köylünün bu milletin efendisi olduğunu; ülkenin kalkınmasındaki önemini sofrayı hazırlayanlar öğrenmiş olur. Yemek sonrasında tuvalete gitmek isteyen devlet büyüğüne gençlerden birisi yol gösterir. Tuvalette duyduğu sesleri, tavukların karınlarını doyurmak için verdikleri kavgayı anlamaya çalışır. Sözün kısası biraz önce sofrada neler yediğini dünya gözüyle görmüş olur.
Yukarıda anlatılan olay, Fakir Baykurt’un bir romanında yer alır.
***
Tavukları, köylü şehirli diye ikiye ayırmakla haksızlık yapmayız. Şehirde yaşayanlar, tavuk çiftliklerinden başka bir yerde barınamaz. Sadece eti için beslenen tavukların toplam kırk iki günlük bir ömrü vardır. Para kazanmak için kılı kırk yaranlar, bir an önce onların bir kısmını bütün; bir kısmını parçalanmış halde şık ambalajların içinde marketlere gönderirler.
Her gıdanın bir raf ömrü vardır. O süre içerisinde tüketicinin sofrasına ulaşmayan tavukları nasıl bir son bekler?
***
Yumurta tavukları, civciv oldukları ilk günlerde bir an önce uzman kişiler tarafından ayıklanmalıdır. Tavuk olacaklar çiftliklere gönderilir. Horoz olacakları nasıl bir gelecek bekler?
***
Tavuk mu yumurtadan çıkar; yoksa yumurta mı tavuktan? Bu soruyu sormayan, duymayan var mı? Bildiğim kadarıyla yumurtadan civciv çıkar; asla tavuk çıkmaz.
***
Köyde yaşayan tavuklar aslına bakarsan çok tembeldir. Kuluçkaya yatan tavuklar, bıkıp usanmadan civcivleri besler. Aradan aylar geçtikten sonra piliç olup birbirleriyle kavgaya tutuşurlar. Yaklaşık bir yıl sonra ilk yumurtalarını yumurtlarlar.
Laf aramızda, çocuklar, yumurtanın nasıl üretildiğini görmüş olsalar asla yumurta yemezler. Sakın ha ağzınızı sıkı tutun.
***
İnsanların doğal organik gıdaya yönelmesi köy yumurtalarının değerini artırdı. İlk kez köylünün yetiştirdiği bir ürünün değeri benzerlerinin üzerine çıktı.
***
Görmesem inanmazdım. Baba ocağında sabah erken kalktığımda bir tavuğun ağzında sabah kahvaltısı ile koştuğunu gördüm. Yakaladığı avı, rakiplerine vermek istemiyordu. Biraz uzaklaştıktan sonra kahvaltısından bir parça koparıyordu.
***
Fotoğraf çekimi için bulunmaz bir fırsattı. Bu fırsatı kaçırmak istemedim.