Dün gece Ahenk Musiki Topluluğu’nun Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde verdiği konsere gittim. Serap Kaşıkçı’nın sunduğu, Şef Mithat Özyılmazel’in yönettiği konserde konuk sanatçı Yıldırım Bekçi idi.
Tanburi Cemil Bey’in Mahur Peşrevi ile başlayan konserde koro ardı ardına Dede Efendi’nin “Ey gonca dehen hâr-ı elem canıma geçti.” ve sözleri Şeyh Gâlip’e bestesi yine Dede Efendi’ye ait “Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenara düştü” adlı Mahur şarkılarını okudu.
Sinan Bey’in 16 yaşında kızının ölümü üzerine yazdığı ağıdı Yorgo Bacanos Mahur makamında bestelemiş. Çok sevdiğim bu hazin şarkıyı solist Mehmet Özsöz çok güzel yorumladı.
Halâ kanayan kalbimi aşk ateşi dağlar,
Ümmidi kırılmış beni âtiye ne bağlar, (Âti= gelecek)
Gönlümdeki öksüzlüğe hatta gülen ağlar
Bir türbe ki ruhum gelen ağlar giden ağlar…
Konuk sanatçı Yıldırım Bekçi, Selahattin Pınar’ın; “Ümidini kirpiklerine bağladı gönlüm” ve “Pişman olur da bir gün dönersen bana geri” adlı Hüzzam şarkılarını okudu.”
Tasavvuf, Allah korkusunun Allah aşkına dönüşmesidir. Tasavvufta yaradılışın sırları araştırılır. Vahdet-i vucud (varlığın birliği-Yaratanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini savunan görüş Muhyiddün İbn-ül Arabi) felsefesinde Allah vucud-u mutlaktır ve her şey onun görünüşünden ibarettir.
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk Bakara suresinin anlamını şu güzel sözle açıklıyor.
“Yeryüzü mâbed bütün meşru fiiller ibadettir.”
Yani hayatta kimseye zarar vermeden yaşamak da ibadet yerine geçer.
Yaş kemale erdi, tasavvufa daldım, / Mevlana “gel” dedi, deryalarda yandım,
Varlık yokluk aleminde sema yaparak, / Arzın derinliklerinden Hakk’a uzandım..
(Mehmet Özata)
Sözleri Yahya Kemal Beyatlı ve bestesi Süleyman Erguner’e ait şu güzel Uşşak şarkı ve melodisi yıllardır dilimden düşmez.
Ömrün şu biten neş'vesi tam olsun erenler
Son meclisi cam üstünde cam olsun erenler
Şükranla vedâ ettiğimiz cam-ı fenaya,
Son pendimiz ahlâfa devam olsun erenler…
Mevlana ne güzel söylemiş;
Kardeşim Sen düşünceden ibaretsin, / Geriye kalan et ve kemiksin,
Gül düşünürsen gülistan olursun, / Diken düşünürsen dikenlik olursun…
Şimdi de Sefil Selimi’ye kulak verelim.
Gök kubbe altında, yerin üstünde, / Ne var ne yok canlı cansız benimdir,
Yokluğa ulaştım varın üstünde, / Onun için dinli, dinsiz benimdir.
Vardım ileriye döndüm geriye, / İnan şaştım sarındığım deriye,
Kendime rastladım varsam nereye, / Evvel, ahir, sonlu, sonsuz benimdir…
Büyüdüm küçüldüm hiç fark etmedi, / Zamanla güreştim gücüm yetmedi,
Eli tutan toprak beni tutmadı, / Tenli tensiz, dinli, dinsiz benimdir…
Ger aslım sorarsan ben bir niyazım, / Sabır ilmi derler yerden gelirim
Bir katre idim şimdi han oldum; / Arştaki kandilden nurdan gelirim…(Nesimi)
Ben bilmez idim, gizli, âyân hep sen imişsin,
Tenlerde vü canlarda nihan hep sen imişsin,
Senden cihan üzre nişan ister idim ben,
Âhir bunu bilir mi ki cihan hep sen imişsin… (Sultan Divâni)
Dizgini kopmuş çağın ortasında, / Ayaklarımız uzun, atmaya kısa,
Kızgın çöllerde kalmışız,/ Su bile değse, çatlar usumuza…
Ya bu ellerimizin kanı,/ Ne yaptık?
Kendimizi mi boğduk,/ Tanrı’yı mı yoksa ? (Kamil Kemal Ünal-Elazığ’lı Şair)