Anadolu Aydınlatma Vakfının bir konferansında dinlediğim Metin Bobaroğlu müthiş donanımlı bilge bir insan. Arada tanıştığım Metin beye; “ Metin bey, konferanslarınızı ilgiyle izliyorum. Nasıl ve nerede bu kadar donandınız, mesleğiniz nedir ?” dedim. Metin bey,” teşekkür ederim hocam, ben Eczacıyım.“ dedi.

Salon girişinde satılan kitaplar arasında Metin beyin babası Ahmet Bobaroğlu’nun bir şiir kitabını aldım ve severek okudum. Anladım ki, Metin beyin bilgeliği babasından geliyor. Bir şiirinde Ahmet bey, yaradana şöyle sesleniyor.

SEN GÜZELLER GÜZELİ

Herkes fiilini işler, kimseye kötü demem,

Ben güzeli görmüşüm başka bir şey istemem.

Varımız yoğumuzdur, bakışı cihan değer,

Dışarda arıyorduk, bizimle imiş meğer..

Her söze aldanmazsın gönül, daim böylesin,

Bilmeyenler konuşur, bilen nasıl söylesin?

Hiçbir şeye benzemez, lezzet değil bu bir haz,

Öyle bir duygudur ki, söylesen anlaşılmaz.

Yaşantısı olmadan söyleyenler ne bilir?

Tarifle anlatılmaz, ancak yaşayan bilir.

Seni sevdim bir kere, ebedi ve ezeli,

Varlığımın özüsün, sen güzeller güzeli… (Ahmet Hamdi Bobaroğlu)

Ahmet bey, Muhyiddin İbn-ül Arabi’nin “Vahdet-i Vucûd (varlığın birliği) “ felsefesinden yola çıkarak, kainâtın anatomisinde gördüğü yaradanla böyle söyleşiyor.

Tasavvuf, Allah korkusunun Allah aşkına dönüşmesidir.

Tasavvufta yaradılışın sırları araştırılır. Tasavvuf bir nevi ilâhi sırlar (İlm-i Ledün)

bilimidir. Tasavvufta “Vahdeti Vucûd” Muhyiddin Arabi felsefesidir. (Varlığın birliği. Yaradanla yaratılanın tek kaynaktan geldiğini savunan görüş”)

Bu felsefeye göre Allah vucûdu mutlaktır ve kainâtta her şey onun görünüşünden ibarettir. Tasavvuf, başlangıcından günümüze kadar sonlunun sonsuzu arama ve sonsuza ulaşma mücadelesidir. Tasavvuf, insanın Allah’la muhabbetidir.

Tasavvuf insanların halden hâle girerek şekilden manaya geçmesidir.

Tasavvuf, Allah, kâinat ve insan ilişkisini bir bütünlük içinde açıklamaya çalışan, insanın tanrısal erdemlere ulaşmasını amaçlayan dinsel ve felsefi bir düşüncedir.
Tasavvufta can, gönüldür. Gönül ise Allah’ın evidir. Çünkü Allah insanların gönlünde tecelli eder. Bu bakımdan insan gönlünü hoş tutmak en büyük hacdır.
Şeriata karşı geldi diye derisi yüzülerek öldürülen Nesimi ne güzel söylemiş.
Dünyanın ehlinden usandı gönül, / Gaflet uykusundan uyandı gönül,
Hakk’ı incitmekten utandı gönül, / Hakk’ı tuttu, Hakk’a dayandı gönül…
Tasavvuf yolcusu melâmet ehlidir. Melâmet ayıplanmak, kınanmak demektir. Tasavvuf ehli orta tabakanın yaşayış ve inanışına itibar etmez.
Ayıplanmayı ve hor görülmeyi göze alarak tevazu içinde yaşarlar.
Sultan Divâni de çok sevdiğim Suzidil ilâhisinde yaradana şöyle sesleniyor:
Ben bilmez idim gizli, ayân hep sen imişsin,
Canlarda vü tenlerde nihân, hep sen imişsin. (Nihan=Gizli, saklı)
Senden bu cihân içre nişân ister idim ben,
Âhir bunu bildim ki, cihân hep sen imişsin…

Ben de tasavvufla ilgili bir dörtlüğümde Allah’a şöyle seslenmiştim:

Bizleri yarattın anladık seni, / Yerlerde göklerde aradık seni,

Allah’ın evi “gönüldür” dediler, / Gönüller yaparak yaşadık seni…

(Mehmet Özata)

9 Mayıs 2017