25 Nisan 1933…Dedesli Ovası köylerinin suya kavuştukları gün…Dönemin Çorum Valisi Cemal Bardakçı’nın bu köyleri suyla buluşturmak için gösterdiği çabanın, kişisel özverisinin ve eşi Nuriye Hanım’ın köylerin su sorununu çözebilmek için boynundaki gerdanlığı ve kolundaki bilezikleri çıkarıp verişinin öyküsü…

Ulusal kurtuluş savaşımız bitmiş, Cumhuriyet kurulmuş fakat peşinden hemen yeni bir savaş başlamıştı. Bu elbette, koskoca bir imparatorluğun küllerinden doğan genç Cumhuriyetin ekonomi, eğitim, kültür ve çağdaşlaşma savaşımıydı.

Avrupa’nın Hasta Adamı Osmanlı, son dönemde girdiği tüm savaşları yitirmiş Düyun-u Umumiye nedeniyle maliye felç olmuş. Ülkenin yeniden inşası için, hemen İzmir İktisat Kongresi toplanıyor. Bugün kimilerinin beğenmediği Lozan’la Ülkenin ekonomik anlamda yüreğini ağzına getiren kapitülasyonlar kaldırılıyordu. Ancak ülkeyi paylaşmaya aday İtilaf Devletleri Osmanlı’nın borcu saydıkları 161 milyon altın lira istiyorlardı. Lozan’da yoğun mücadeleler sonucu bu borç ancak 107 milyon altın liraya düşürülebildi. Ödeme 99 yıllık zamana yayılmasına karşın Türkiye, Cumhuriyetin özverisi sayesinde Cumhuriyetle başlayarak (1923) 1954 yılına dek bu borcun tümünü 31 yılda ödeyerek sıfırlamıştır.

Tüm bu olumsuzlukların yanında bir de dünya çapında 1929 ekonomik bunalımı başgösterdi. Genç Cumhuriyet bu çetin koşullarla boğuşurken bir yandan da ekonomik kalkınma atılımları yapıyor, örneğin 1925’te temeli atılan Alpullu Şeker Fabrikasını 1926’da hizmete açıyor. Ülkeyi demir ağlarla örüyordu. İşte bu zorlu koşullara karşı çağdaşlaşmayı gerçekleştiren Devrimin ve mucize gibi gerçeğin adına Kemalizm diyoruz. Koşullar böyleyken asıl konumuz, Türk köylüsü ne durumudaydı? Hayvancılık, tarım, yaşam biçimi ne durumdaydı?

1930’ların başından söz ediyoruz. O dönem köylere okul yapabilmenin düşü bile kurulamıyor. Önce aş, iş, yiyecek ekmek ve içecek su gibi yaşamak için temel gereksinimin karşılanabilmesi doğal olarak her şeyden önce geliyor. Bu nedenle aş, iş ve içecek su olmadan kimsenin okul yapmayı düşünecek durumu yoktu. Hatta 1930’lu, 40’lı, 50’li yıllarda Türk Aydınlarının en temel tartışma konusu köylere önce okul mu yapılsın yol mu yapılsın idi. Kimileri, okul olmadan akılcı düşünemeyen insan yolu ne yapacak; kimileri de yol yoksa okula nereden gideceksin diyordu. Sorun, bitmek tükenmek bilmez tartışma konusuydu.

Oysa köylerde ne okul, ne doğru dürüst yol, ne de pek çok köyde içecek temiz su vardı. Kaynakların çoğunluğu askeri amaçlara ayrıldığı için, nüfusun çoğunluğunun köylerde yaşamasına karşın köylere ayırabilecek kaynak yoktu. Okul, yol, su, sağlık, beslenme, halkın kendi olanaklarıyla ve ilkel koşullarda sağlanıyordu. Hayvanların yavşak, kene, sülük kanını emerken; insanlar ilkel sağlık koşullarında bitle, pireyle, tahtakurusu, sivrisinekle boğuşur durumdaydı. Doğru dürüst sabun, deterjan üretimi yoktu, insanlar yaktıkları meşe küllerini topluyor deterjan olarak kullanıyordu. Çamaşırlar meşe külü ile kaynatılarak yıkanıyordu. Killi toprağı sabun niyetine kullanıp, ellerini killi toprakla yıkıyorlardı. O günün roman ve öyküleri bu yaşam dramlarını konu edinmişti. Günümüz gençliğine masal gibi gelebilir. İşte yazımıza konu olan Çorum Dedesli Ovası Köyleri o günkü koşullarda ülkenin öbür köylerinden farklı değildi. Ülkenin öbür bölgelerindeki köyler de bu yaşam düzeyinin bir tık altında veya üstündeydi.

Dedesli Ovası köylerinin bir bölümünde temiz içme suyu yoktu. Gerçekte her köyün, hayvanları sulamak, temizlik ve bir ölçüde bağ-bahçe için suyu olmasına karşın, tadı acı olduğundan, içmek ve yemek pişirmek için kullanılamıyordu. Elbette yaşamın 1. gereksinimi olan su, çok uzak bölgelerden dağlardan büyük eziyetler sonucu hayvanlarla taşıma yolu ile getiriliyordu.

Evci çeşmesi, ilk suyun çıkış kaynağının Evci’nin Deresi olması nedeniyle, Evci Çeşmesi adını alan çeşme, yoğun olarak gelen geçenlerin özellikle çerçicilik (gezgin satıcılık) yapanların konaklama yeri olması nedeniyle Çerçi Çeşmesi olarak da anılmaktadır. İskilip yolunun 1990’dan sonra 50 m öteye yer değiştirmesi nedeniyle suyun yeri de 50 m ötede yeni yol üzerine alınmıştır. Ancak 50 yılı aşkın Dedesli ovası köylerinin toplamda 7 köyün, arada sular kesildiğinde 10 köye dek su gereksinimini gideren bu emektar çeşme, şimdilerde yıkkın (viran) durumdadır.

Bölgeyi besleyecek bu suyun debisi en çok 3 parmak kalınlığındaydı. Söz konusu su, Arpalık köyünün arazisinin bittiği batı kesimi ile Dut köyünün güney, Kertme köyünün kuzeyde arazilerinin kesiştiği noktadaki Gök Kaya’nın bulunduğu yerdir. Buradan çıkan su Evci deresini sulayarak geçtiği için buraya Evci’nin Suyu denir. İçimi son derece yumuşak ve tatlı bir sudur. Ülkenin bütün suları sıralamaya konsa kesinlikle ilk sıralarda yer alacak niteliktedir. Çıkış kaynağı son derece doğal ve temiz, hiçbir yabancı atık karışma riski yok, tümüyle doğal. İçince bağımlılık yapacak derecede lezzetli. Çay ve yemekte kullanınca kattığı lezzet hemen ayırt edilebiliyor. Biz merak edip bir kış günü 15 yıl önce, sudan örnek alarak kimyasal tahlil yaptırdık. Mevsimin kış olması nedeniyle kısmen kar ve yağmur sularının etkisi olabilir. Ancak sonuç şöyleydi: Gıda Mühendisi M. Fatih GÖK’ün yaptığı tahlile göre Nitrat; Yok, Amonyak; Yok, Sertlik; 18 Fr SD.. Sonuç; Normal..

(SÜRECEK)