Artık hepimiz biliyoruz; eğer bir bina depremde yerle bir olmuşsa, ya sağlam olmayan zemine yapılmıştır, ya inşaat aşamasında demirden, çimentodan çalınmıştır, deniz kumu kullanılmıştır, ya da yer genişletme amacıyla kolonları kesilmiştir.

İzmir depreminde de bunu gördük.

Yüzlerce yüksek bina arasından biri çökmüş…

Bornova ve Bayraklı bölgesinin zemininin yumuşak olduğu zaten biliniyormuş, bir de inşaat tekniğine uygun ve depreme dayanıklı yapılmamışsa, gelsin facia…

Depremde 114 kişi hayatını kaybetti, 1035 kişi de yaralandı. Neyse ki, yaralıların çoğu taburcu edildi.

Depremde kaybolan canlar, hepimizi acıya boğdu. Cenazeleri Çorum’da toprağa verilen melek yüzlü yavrularımız için gözyaşlarımızı tutamadık.

Neden?

Neden hep acıları paylaşmak zorunda kalıyoruz?

Nedeni elbette belli; başta belirttiğimiz gibi sorumsuzluğumuz, ihmalkârlığımız…Gözünü para hırsı bürümüş müteahhitlerin insan hayatını hiçe saymaları…

Yoksa, Japonya’da hasarsız geçiştirilen 6.9 büyüklüğündeki deprem, bize gelince bu kadar yıkıcı olur mu?

*

Kentsel dönüşüm doğru bir uygulama. Bu yolla, depreme dayanıksız eski binaların yenilenmesi mümkün olabiliyor.

Ama bu hızla kaç yıl sürer acaba?

Büyük İstanbul depreminin her an yaşanabileceği söylenirken, çürük yapıların yenilenmesi için uzun yıllar beklemeye tahammülümüz var mı?

Onun için, gereksiz ya da zamansız projelerden vazgeçilerek, bu kaynakların kentsel dönüşüme ayrılması öneriliyor ki, son derece doğru. Hiçbir şey, insan hayatından daha önemli değil çünkü…

Hele de İstanbul depreminin ortaya çıkaracağı büyük yıkımı düşününce…Allah korusun.

*

Çorum da, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde…

Çorum merkezi, fay hattının hemen kıyısında ve 2. derece deprem bölgesi sayılıyor. Ama, ilimizin kuzey ilçeleri deprem kuşağının tam ortasında.

Dolayısıyla, Çorum’u da her bakımdan depreme hazırlamak gerekiyor. Dayanıksız yapıları yenilemek gerekiyor. Deprem sırasında ve deprem sonrası alınması zorunlu önlemlerin, herkese ezberletilmesi gerekiyor.

Şu son aylarda, virüsün şakasının olmadığını acı biçimde gördük.

Depremin de hiç şakası yok.

Bunu aklımızdan çıkarmayalım. Ve vakit varken, gerekenleri azami ölçüde yapmaya çalışalım.

*

Diğer yandan, şu an itibariyle Dünya Organ Bağış Haftası’nın içinde bulunuyoruz. 3 Kasım’da başlayan hafta 9 Kasım’da sona erecek.

Gündemimizi deprem işgal ettiği için, bu çok önemli konuya, gerek Çorum’da, gerekse Türkiye çapında yeteri kadar ilgi gösterilmedi, daha açığı ilgi gösteremedik.

Ama, organ bağışının ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek yok.

Hele de pandemi sürecinde organ bağışının çok azaldığı gerçeği karşısında…

Elbette organ bağışı ile ilgili kurallar da caydırıcı oluyor. En başta, koronavirüs testinin negatif çıkması koşulu…

Her ne olursa olsun, organ bağışı konusunu hafife alamayız.

Bağışlanan her bir organın bir hayat kurtardığı gerçeğini aklımızdan çıkaramayız.

Ve her şeye rağmen,

Haydi herkes organ bağışına!