Karadeniz bölgemize ilişkin bir gerçek olarak hep anlatılır: Kadın tarlada, bahçede çalışır, erkek kahvede kâğıt oynar…

Hatta, Karadeniz’in o haşin yamaçlarına sırtında odun, çalı-çırpı taşıyan Karadeniz kadını, hep gözlerimizin önündedir.

Aslında çilekeş Anadolu kadınımız, sırtında dünyayı taşır öteden beri.

*

Türkiye Ziraat Odaları Birliği, çalışan kadınların dörtte birinin tarım sektöründe çalıştığını belirlemiş.

Tarlada, bağda, bahçede, ahırda, ağılda, yerine göre günde 16-17 saat çalışan kadınımız, bir yandan da ev işlerini yapıyor, yalnızca eşine değil, tüm aileye hizmet ediyor, çocuklarını yetiştiriyor, bakımlarını sağlıyor.

TZOB’nin bir tespiti daha var:

Tarımda çalışan kadınların yalnızca yüzde 10.9’u kendi nam ve hesabına çalışıyor, yani kadın çiftçi…Yüzde 8.9’u yevmiyeli tarım işçisi…Yüzde 80.2’si ise ücretsiz, aile işçisi…

Daha vahimi, yüzde 92.7’si sosyal güvenlik sistemine dahil değil!

Nasıl feci bir tablo, görüyor musunuz?

*

İstihdam açısından ülkenin genel tablosu, tarım sektörüne göre biraz daha iyi, ama hiç de adil değil, hiç de yüz ağartıcı değil.

Nüfusun yarısını oluşturan kadınların istihdam oranı, erkeklerle kıyaslandığında son derece düşük. Bu oran erkeklerde yüzde 65.6 iken, kadınlarda yüzde 28.9. Üstelik çalışan kadınlar, aynı işi yapan erkeklerden daha düşük ücret alıyorlar. Ev işleri ile ilgili sorumlulukları da cabası…”Kadına pozitif ayrımcılık” kavramı, ya da gerekliliği de buradan çıkıyor zaten.

*

Tüm ilgili kurumların üzerinde birleştiği kavram ise, “toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliği temelinde bir zihniyet değişikliği”…Örneğin TÜRKONFED’e göre, kadınların etkin bir şekilde hayatın her alanına katılması sağlanamazsa, sürdürülebilir bir kalkınma mümkün görünmüyor.

2025’e kadar toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması halinde, dünya ekonomisine 12 trilyon dolarlık bir katkının ortaya çıkacağı da hesaplanmış. Yine, kadının elinin ve emeğinin değmediği ülkelerde ekonomik kaybın yüzde 30’lara kadar çıktığı vurgulanıyor.

*

Özetle denilebilir ki, kadını iş yaşamına, sosyal ve kültürel yaşama kattığı oranda, ülkelerin gelişmesi, kalkınması, yükselmesi mümkün olabiliyor.

21. Yüzyılda çağdaş uygarlık hedefine ulaşabilmesi için, ülkemizin önünde duran kaçınılmaz gerekliliklerin başında da cinsiyet eşitliği geliyor. Elbette, toplumsal barış, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramlarla birlikte…

Kadınlar Günümüz kutlu olsun.