İnsanlar da böyle olmalı. Engeller karşısında sabırla davranıp netice almalıdır. Böylece su insanlara ilham kaynağı olmaktadır. Çalıyı dolaşmak, itle dalaşmaktan evladır derler. Suyun devamlı yükselme özelliği vardır. Denizlerde biriken ölçülemez sular gemileri bu güçlü yüzdürürler. Denize bir iğne, ufak bir taş atsan hemen batar. Ama yüzeyi geniş gemileri yüzdürür.

Su damlacıkları enerji deposudur. Yukarıdan yere inen tek tek damlalar, altına konan mermer taşını zaman içerisinde deler. Uzun zamandan beri içinden çeşme suyu akan taştan yapılmış oluk ve kurnaların aşındığını görürsünüz. Bu bile suda bir enerjinin varlık belgesidir. Bunlara, oyulan taşlara sabır taşı denir. Azmi, iradeyi, dayanıklılığı, çalışmayı simgeler. İnsanlara örnek olurlar.

Sular yerin dimbsine ve yerin yüzeyine bir yolunu buur çıkarlar. Ufak bir sızıntı, büyük bir su varlığının müjdesini verir. Bunu su sabırla yapar. İnsanlar için zafere giden yol sabırdan geçer. Akarsular için su daima kendini yeniler, akan su pislik tutmaz. Durgun sular zamanla rüzgarın önünde bulut olur, kar olur, yağmur olur, dolu olur. Devamlı değişim ve oluşum içindedir. Buna suyun sıvı hali, katı hali ve buhar hali denir.

Su daima uyumludur. Cam ve şeffaf kaplarda, içine konduğu kabın şeklini alır. Sanki bizlere, ey insanlar, siz de uyumlu olun, geçim ehli olun der. İnsan vücudunun yüzde 90’ı sudur. Enbiya Suresinde ve daha başka birçok ayetlerde sudan, buluttan, yağmurdan söz eder. “Biz herşeye su ile can, hayat verdik,” buyurur. (Enbiya, 30. ayet)

Yağmur gökten ince ince halk tabiri ile süyüm süyüm yağar. İnsana romantizmi hatırlatır. Nostalji olur, mutluluk verir. Ama son zamanlard ayağmurun bu özelliği ne yazık ki maalesef bozulmuş. Doğanın bozulan ölçüleri yağmurun yapısını da etkilemiş. Yağmur sanki gökten sel gibi yağıyor. Fırtınalar, sel baskınları tamiri mümkün olmayan yıkıma sebep oluyor. Adına ilahi rahmet dediğimiz yağmur zahmet haline dönüşüyor. Kuraklığa çare olmuyor. Doğanın toprağını erozyonla denizlere indiriyor. Felaketlerin her birisi birinin sebebi ve sonucu oluyor. Bütün bunları insan yapıyor. Yüce Allah bunu bize haber veriyor. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, buyuruyor.

Umarız dünyayı yönetenler akıllanır. Hak ve adalete geri dönerler. Doğaya ulu Allah’ın koyduğu ilahi, fiziki dengeleri korurlar. Yoksa kıyamet böyle kopacaktır diye düşünüyorum.

Şimdi dünyayı kasıp kavuran umumi salgı Pandemi insanların aklını başına getirir. Maalesef pek de getireceğe benzemiyor. Aşı bulundu, iyi de gemisini kurtaran kaptandır sözü geçerli. Bu virüsü dünyaya yayan bir kişi, binkişiye bulaştırıyor. Öyle ise fakir ülkelerden başlayarak planlı programlı bir şekilde adilce taksimle Birleşmiş Milletler’in gözetim ve denetimnde aşılama yapılması gerekirken, parası olanlar öncelikli oluyor. Bunun da dünyayı kurtaramayacağı görülecektir. Çünkü aşılanmadık bir kişi bile olsa koronaya yakalanma ihtimali vardır. O da bin kişie, onlar da milyonlarca... Netice tüm dünyaya yayılma riski her zaman vardır.

Dünyanın jandarmaları bu hususu gözardı ederler, adaleti, barışı, bölüşüm ve paylaşımla sağlamazlarsa, bu, beni sokan yılan yarın ejderha olur herkesi yutar haline gelip, lokal mevzi tedbirler çare olmaz. Mutlaka umuma şamil, devamlı, sürekli, istikrarlı ve kararlı önlemlerin alınması şarttır. Köklü çözüm, dertlerin devasıdır.

Evet; ikinci cihan harbinde Almanya’dan sürgün olarak Türkiye’ye gönderilen Alman Yahudi mühendislerden birkaçı da Çorum’a, hatta Osmancık’a gelmişler. Osmancık’ın ortasından akan Kızılırmak’ın üstündeki Koyunbaba köprüsünden ırmağa bakarak; “vah vah, ırmak akar Türk bakar, yazık, yazık, suyun kıymeti bilinmez. Bu da canımızı yakar” diye bağırmış. Bunu bana Çorum’un duayen bilginlerinden olan 1935-40-45’leri yaşamış olan rahmetli Hacı Hakkı Bilal abi anlatmıştı.

NETİCE: Su güçtür, kuvvettir, enerjidir, temizliği ana vasıtasıdır. Olmazsa olmazımızdır. Kıymetini bilelim, onu israf etmeyelim. Bir damla su bir gram altından daha faydalıdır. Unutmayalım. Yeme-içme, su için yapılan hayırlar en yüce hayırlardır. Unutmayalım... Hoşçakalın, su ile kalın...