“Nettik, ettik,
Galabak suyun gettik…”
Adı yaşadığı şehirle bütünleşen; kendisinden sonra gelen kuşaklar tarafından saygıyla anılan kişiler vardır. Çevresine, tanıdığı tanımadığı tüm insanlara hizmet etmeyi bir görev bilen insanların adını yaşatabilmek için bir mahalleye, bir sokağa, bir parka onun adı verilir. Başka bir açıdan bakılacak olursa “Sizler de topluma hizmet ederseniz; sizin de adınız yaşatılır” mesajı bizlere verilmiş olur.
Eskişehir’de yaşayanlar bilir. Halk arasında Galabak suyu olarak bilinen suyu, o dönemin belediye başkanlarından Kamil Kaplanlı (Kara Kamil) şehre getirir. Bir yandan maddi sıkıntılar, diğer yandan tamamen insan gücüyle (kazma- kürekle) kırkbeş kilometre uzaktan su getirilir.
Belediyenin tüm maddi kaynakları seferber edilir. Yetmez, yapılan hizmetlere zam yapılır. O dönemde var olan Eskişehir Bankası’na yatırılan paralar çekilir. Maddi durumu iyi olanlardan bağışlar toplanır.
Nihayet, Atatürk’ün beğenmediği suyun yerine geçen, ülkemiz genelinde satılan yüz kırk beş damacana suyun arasında ilk sekizin arasında yer alan Galabak (Kalabak) suyu halkın hizmetine sunulur.
O gün şehirde bayram havası vardır. Açılış törenine büyük bir kalabalık katılır. Belediye başkanı yapacağı konuşmayı bir kağıda yazar. Cebine koyduğu konuşma metnini muzip bir arkadaşı başkanın cebinden alır. Tören sırasında konuşma yapması için çağrıldığında ceplerini yoklar. Aradığını bir türlü bulamaz. Kürsüden konuşma yapmadan inmeyi doğru bulmaz.
İçinden geldiği gibi konuşmaya başlar: “Nettik, ettik; Galabak suyun gettik. Şaplatın len …”
Törene katılanlar, kahkahalar arasında bütün güçleriyle ellerini şaplatırlar (alkışlarlar).
Kalabak suyunun Tarihçesi: (internetten alınmıştır.)
Kalabak Suyu, Eskişehir'in 45 km. güneyinde yer alan Türkmen Dağı'nın kuzey yamacındaki Kalabak Köyü yakınlarındaki kaynaklardan toplanmaktadır.
Eskişehir halkı, yirminci asrın başlarına kadar sıcak termal suyunu testilerde soğutarak içmeye çalışırken 1900 yılında Asarcıklı Ali Efendi tarafından şehre 15 km. uzaklıktaki Sarısungur Suyu, Odunpazarı semtine pişmiş toprak künklerle getirilmiş, kapaklı dağıtım yerlerinden, dirhem hesabıyla evlere ve mahalle çeşmelerine dağıtılmıştır. Ancak bu su aşağı mahallelere kadar götürülememiştir.
Atatürk'ün Talimatı
1930'lu yıllara kadar nüfusu 15 bini geçmeyen şehrin içme suyu ihtiyacı bu şekilde karşılanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, Eskişehir'den sık sık geçen Mustafa Kemal Atatürk yine bir seyahatinde, aşağı mahallede bulunan tren garında mola verir. İşte bu mola, Eskişehir'in içme suyu ihtiyacında yeni bir dönemin başlamasına sebep olur. Bir bardak su isteyen Atatürk'e testide soğutulmuş termal suyu sunulur. Değişik bir tadı olan su, Atatürk'ün hoşuna gitmez, Eskişehir'in içme suyu ile ilgili bilgi ister. En kısa sürede içme suyu ihtiyacının karşılanması için orada bulunan dönemin Belediye Başkanı Kâmil Kaplanlı'dan (Kara Kâmil lakaplı) sorunun halledilmesini ister.
El ile kazılan 45 kilometre:
Bunun üzerine Kâmil Kaplanlı kaynak arayışına girer. Türkmen Dağının kuzey yamacında Kalabak Köyü yakınlarındaki kaynaklardan Kalabak Suyu olarak bildiğimiz memba suyu bulunur. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla isale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. İngilizler'le yapılan anlaşma sonucu, İngiliz mühendisler, hattın geçtiği bölgede yaşayan köy halkı ile birlikte çalışırlar. Kazılar elle yapılır, tamamen insan gücüyle orman geçilir, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Uzun bir çaba ve zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak Suyu 12 cm. çapında pik döküm borularla Eskişehir'e ulaştırılır. Bademlik'te de 500 tonluk Kalabak Suyu deposu yapılır. Muhtelif bölgelere halkın içme suyu temini için çeşmeler konulur. 1970'li yıllarda Bademlik deposundan çekilen bir hatla Akarbaşı semtinde basit bir dağıtım istasyonu da kurulur. 1936’dan 1980'li yılların sonlarına kadar su dağıtımı sakalar vasıtasıyla yapılır.
Aradan geçen yıllar boyunca, bir yandan Eskişehir nüfusundaki hızlı artış, diğer yandan 45 km.lik eski isale hattında, gerek pik döküm boruların çapındaki yetersizlik, gerek yer yer meydana gelen çatlama ve delinmelerle Kalabak Suyu şehir halkının ihtiyacına cevap veremez hale gelmiştir. Bu durum karşısında, başka bölgelerdeki yer altı sularından takviye ile ihtiyaca cevap verilmeye çalışılmıştır. Kaynağında bol olan Kalabak Suyunun, Eskişehir'e kayıpsız ve daha çok miktarda gelebilmesi için 45 km.lik yeni bir isale hattı 9.5 milyon dolar bulunamadığı için yapılamamıştır. Nitekim 1990'lı yılların sonuna doğru, Eskişehir'de Kalabak memba suyu konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmıştır.
2000 yılından sonra, Büyükşehir Belediye Başkanı, Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen, alınacak bazı makinalarla, Su ve Kanaliasyon İdaresinin işgücünü bir araya getirerek, dış kaynak ihtiyacı uymadan ve çok daha ucuza 22.5 cm çapında polietilen borularla yenilenebileceğini öngören projeyi başlatmıştır, aynı zamanda da Damacana Dolum merkezine 1000 ton'luk, son derece sağlıklı yeni bir deponun yapımına da başlanmıştır. İş makinaları dahil 2.5 milyon dolara mal olan yeni isale hattı ile 1000 tonluk yeni depo 6 ay gibi kısa bir sürede bitirilmiştir.
Kalabak suyu içtikçe insanı şişirmeyen, gaz yapmayan ve hazım sorunu yaratmayan çok kimyevi ve mucizevi bir sıvıdır. Soğuk içilse bile tokluk hissi yaratmaz içtikçe içesiniz gelir. Teknik uzmanlar tarafından da araştırılıp gerekli tetkikler ve analizler yapılarak halk için çok güvenilir bir şifa kaynağı olmuştur.