Galiba Nisan ayını takvimlerden silmek gerek...
Çünkü 24 Nisan, Türkiye siyasetinin Batıdan gelen soykırım rüzgârlarına karşı en zayıf kaldığı, en çok zorlandığı bir gün olmakta.
Öyle ki 24 Nisan, Türkiye siyaseti üzerinde "Demoklesin Kılıcı" gibi durmakta.
Avrupa Parlamentosu 15 Nisan günü yeni bir karar aldı. 1915'te yaşanmış tehciri "soykırım" olarak kabul etti. Hürriyet gazetesindeki ifadeye göre hem de ezici bir çoğunlukla.
Kararda "1,5 milyon masum Ermeni'nin hayatım kaybettiği" vurgulandı.
Ve de Türkiye 24 Nisan'da, 100. yıl anmaları nedeniyle geçmişiyle yüzleşmeye ve "Ermeni Soykırımı" iddiasını tanımaya çağrıldı.
Aslında benzer kararlar geçmiş yıllarda da alınmıştı. En ağır ifadeler kullanılmıştı.
Ne yazık ki Türkiye, bu kararlar karşısında hep zayıf kalmıştı ve de kalmakta.
İşte o kararlar:
***
18 Nisan 1987 tarihli karar:
"Avrupa parlamentosu; 1915-1917 yıllarındaki Ermeni olaylarını, Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1948 tarihli kararındaki 'soykırım' tanımına uygun bulur ve ilan eder, Türk hükümetinin de bunu kabul etmesini ister.
Türkiye'nin bu olguyu reddetmesinin Avrupa Birliği üyeliğinin kesin engeli olduğunu açıklar."
Karar bu idi. Ve de o günlerde hiçbir yeterli tepki gösterilmemişti.
O gün iktidarda ANAP vardı. Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşkanı Kenan Evren idi...
15 Kasım 2000 tarihli karar:
"Avrupa parlamentosu; Türk Hükümetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, özellikle modern Türkiye devletinin kurulması öncesinde Ermeni azınlığın maruz kaldığı soykırımın kamuoyu önünde kabul edilmesi ve Türk toplumunun önemli bir parçasını oluşturan Ermeni azınlığa taze bir destek vermesi çağrısında bulunur."
O gün iktidarda DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı. Başbakan Bülent Ecevit,
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer idi...
***
"Güney Kafkasya Raporu" adıyla alınan 28 Şubat 2002 tarihli karar:
"Soykırımın Avrupa Parlamentosu ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından tanınması, Birinci Dünya Savaşı sonunda Türk rejiminin bazı soramluları soykırım nedeniyle ağır cezalara mahkûm etmiş olması, bu sorunun Türkiye tarafından sonuçlandırılması için AB'nin getireceği bir öneriye temel oluşturabilir...
Kemal Atatürk, mecliste 10 Nisan 1921 tarihinde yaptığı konuşmada, jöntürkler rejiminin, Birinci Dünya Savaşı'nda Ermeni halkına soykırım yaptığı sonucuna varmıştı."
Bu karardaki bazı cümleler gözden kaçmamalıdır. "Bazı sorumlular soykırım nedeniyle mahkûm edildi" denilmiştir.
Ve de bu kararda, Atatürk'ün de soykırımı kabul ettiği ifade edilmiştir.
O gün iktidarda yine DSP-MHP-ANAP koalisyonu vardı. Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı Sezer idi...
Yani bugün de değişen bir şey olmamıştır. Avrupa'nın bakışı hep aynı olmuştur. Açık konuşmak gerekirse Türk siyaseti, Ermeni soykırımı iddiaları karşısında zayıf kalmıştır.
Her yıl Nisan ayında adeta bir korku yaşanır olmuştur.
Ve Türk siyasetinin zaafı, "bu kararlar bağlayıcı değildir" diyerek kendini teselli etmesidir.
Oysaki bu kararlar, Batının sade bir bakışı değil bir zihniyet yapısıdır.
Papa'nın 12 Nisan'da Vatikan'da düzenlediği ayinde "20. Yüzyılın ilk soykırımının Ermenilere yapıldığı" şeklinde kullandığı dil, adeta bir haçlı zihniyetinin ve Batı siyasetinin ana dokusu olduğunu gösteren bir olgudur.
Ve de görülüyor ki barış havarisi kesilen Batı, yaşanmış bir acıyı iki ülke arasında bir fitne tohumu ekerek kullanır olmaktadır.
Ama asıl sorun:
-İki ülke arasında çözülmesi gereken bu sorunun, Ortadoğu'yu tarumar eden küresel güçlerin iradesine terk edilmiş olmasıdır.
-Büyük bir geçmişe sahip olan Türkiye'nin bu sorunu çözebilecek bir irade geliştirememesidir.
Bu yalnız Ermeni sorununda değil, Kürt sorunu, Alevi sorunu, Demokrasi sorununda da böyledir.
***
Peki, 1915 olayları ne idi, ne oldu ki soykırım olarak dayatılmakta? Ve hangi ülkeler "soykırım" olarak tamdı ve de tanımakta? Yarın devam edelim.