İkinci Dünya Savaşından sonra temeli 1946'da İngiltere'de atıldı. 1947'de Uluslararası Sosyalist Konferans Komitesi (COMISCO) olarak faaliyete geçti. Bu komitenin çalışması ile Temmuz 1951 yılında bir Alman kenti olan Frankfurt'ta Sosyalist Enternasyonal kuruldu.

Kuruluşun merkezi Londra'dır. Başta İngiliz İşçi Partisi ve Almanya, Danimarka, Finlandiya, İsveç Sosyal Demokrat Partileri olmak üzere, bugün 120'den fazla ülkeden 161 siyasi parti üyedir. Başkanı 2006'dan beri, Yunanistan eski Başbakanı Yorgo Papandreu'dur.

Türkiye'den CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) asıl üye, BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) ise gözlemci parti sıfatıyla üyedir. CHP, 1976'da üye olmuştur.

Üyeleri olan partilerin niteliği, sosyalist, sosyal demokrat ve işçi sınıfı partileri olmalarıdır.

Ama bu partilerin kimliği Marksist değildir. Sınıfsal kavgası yoktur. Sosyalist sistemi inşa etmek gibi bir hedefi yoktur.

Sosyalist Enternasyonal, mevcut sistem içinde demokrasiyi geliştirmek, demokratik hak ve özgürlüklerin alanını genişletmek, İnsan hak ve özgürlüklerini hayata geçirmek ister.

Yani özelde ülkeye demokrasinin yerleşmesini, genelde demokratik bir dünya kamuoyu yaratmak ister.

Ne yazık ki Afganistan'ın, Irak'ın, Libya'nın işgaline gerekli tavrı koyamamıştır. Bir ölçüde ABD'nin emperyal politikalarına yeterli tavrı alamamıştır ya da almamıştır.

Yine de bugün dünyada demokrasiyi savunan önemli bir kuruluştur. Bir dönem CHP'ye kapısını kapatmak isteyen, neredeyse AKP'yi davet etmeyi düşünen bu kuruluş CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu Başkan Yardımcısı seçmiştir.

Güney Afrika'nın başkenti Cape Town'da 30 Ağustos-1 Eylül günlerinde yapılan 24.Kongrede Kılıçdaroğlu 33 başkan yardımcısından biri olmuştur. Türkiye için ve de özellikle CHP için olumlu bir durumdur. Ve bu durum CHP için uluslararası bir itibardır.

Ancak Sosyalist Enternasyonalin bu toplantısında alınan ve Türkiye'yi ilgilendiren kararlar hem Türkiye siyasetini hem de CHP'yi sarsacak niteliktedir.

Kürt sorunundaki kararı şöyledir:

"İsrail ve Filistin sorununa benzeyen Kürt sorununa çok taraflı çözüm gerekiyor. Irak, İran, Türkiye, Suriye ve Kürt halkı ile BM ve uluslararası kuruluşlar çözüm için çok taraflı bir çerçeve oluşturmalı..."

Görüldüğü gibi Kürt sorunu giderek uluslararası alana ve BM gündemine kaymaktadır. Üstelik bu karar, demokrasiyi en çok savunan sosyalist Enternasyonalin, yani bir ölçüde dünya solunun kararıdır. Yani 37 Avrupa devletinin sosyal demokratlarının içinde bulunduğu Marksist olmayan 161 üyeli kuruluşun ortak bir kararıdır.

CHP'nin buna itiraz etmesi sonucu değiştirmiş olmaz. Kaldı ki Kürt sorunu, giderek emperyal güçlerin denetimine de girmektedir.

Aynı durum Kıbrıs konusunda da vardır. Sosyalist Enternasyonalin Kıbrıs kararı ise şöyledir:

"Kıbrıs konusunda Sosyalist Enternasyonal mevcut durumu sürdürülemez bulur. Ve son BM önderliğinde yapılan görüşmelerin başarıyla sonuçlanmamasını hayal kırıldığı olarak ifade eder. Ve sosyalist Enternasyonal taraftarın çabalarıyla adanın BM'in çözüm önerileri doğrultusunda birleştirilmesi için çalışmaların artırılmasını destekler."

Oysaki Türkiye'deki siyasal irade ve oluşturulmuş siyasal kamuoyu, KKTC'nin bağımsızlığından ve adanın bölünmesinden yana bir politika İzlemiştir.

Kaldı ki 38 yıldır savunulan bu politika, KKTC'yi ne bir Müslüman ülkeye ne de bir Türk kökenli ülkeye tanıtamamıştır.

Yani şunu diyebiliriz ki, gerek Kürt sorunu gerekse Kıbrıs konusunda, Sosyalist Enternasyonalin bakışı ve kararları aynı zamanda dünya siyasetinin bakışıdır.

Bu demektir ki, Türkiye siyaseti uluslararası siyasetle örtüşememiştir. Uluslararası kabul görecek bir siyaset üretememiştir.

Ve de görüldüğü gibi Sosyalist Enternasyonalin bu kararları, Türkiye siyasetinin ezberlerine ters düşmektedir.

Bugün Kürt sorununun uluslararası siyasetin gündemine taşınması, Türkiye'nin bu sorunun çözümündeki iradesini zayıflatacaktır. Türkiye-İran-Irak-Suriye'yi içine alan bir Kürt coğrafyası ve bölgesel bir Kürt sorunu yaratacaktır. Ve de sorunun çözümünde, bölge ülkelerinden daha çok büyük güçlerin iradesi yansıyacaktır.

Bu nedenle Sosyalist Enternasyonal üyesi ve de yardımcılık gibi bir görevle onore edilmiş CHP'ye büyük görev düşmektedir.

Sosyalist Enternasyonal ile imza koymadığı bu kararı tartışmalıdır. Çünkü sorun Türkiye'nin sorunudur, Türkiye'nin bu sorunu kendisinin çözmesinde desteğini alabilmelidir. Çünkü bu destek dünya solunun desteği olacaktır.

Sosyalist Enternasyonalin desteğini almış bir CHP, bu sorunları çözmek için daha radikal adım atma cesaretini bulabilecektir.

Özellikle son günlerde bir iç savaş görüntüsü alan bu sorunun çözümünü cesaretle dillendirebilecek, iktidarı dahi peşinden sürükleyebilecektir.

Artık Türkiye'nin böyle bir siyasal cesarete, özellikle ihtiyacı vardır.