Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle 18 Ağustos tarihli yazımda;
"Ancak, kaybeden cephenin en önemli siyasal figürü ve iktidar alternatifi olan 'Sosyal Demokratlar' neden başarısız olmaktadır? Başarısızlığın nedenleri 'Sosyal Demokrat' siyasette midir, yoksa örgütsel yapıda mıdır? Bu da bir başka yazının konusu olsun" demiştim.
Önce cumhurbaşkanlığına CHP-MHP ortak adayı olarak gösterilen Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun sözleriyle başlayarak bir sorgulama yapalım.
İşte Ekmeleddin İnsanoğlu'nun seçim çalışmalarında söylediği sözlerden en çarpıcı olanlar:
"...Türkiye'nin 12. cumhurbaşkanı adayı olarak huzurunuzdayım. Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla başlıyorum. Hamd olsun, Allah'ımıza hamd olsun. O özünde merhametli, işinde merhametli. Rabbimiz yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz. Nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapanların yoluna değil, doğru yola. Âmin." (10 Temmuz 2014-Seçim bildirgesi basına açıklanırken)
"Babam Demokrat Partiliydi. 27 Mayıs faciasını yaşadılar. Darbe olduğu zaman hasta yatağındaydı. 'Allah bana Menderes'in asıldığını göstermesin' dedi, Menderes'ten önce vefat etti." (20 Temmuz 2014- Menderes'in mezarı başında)
"Adnan Menderes ve arkadaşları olmasaydı, Türkiye hiçbir zaman mutlakıyetten, diktatoryadan ve totaliter rejimlerden kurtulamazdı." (20 Temmuz 2014-Menderes'in mezarı başında)
* * *
Özetlersek, Sayın Ekmeleddin İnsanoğlu diyor ki;
-Benim siyaset dilimin dolgusu İslam'dır.
-1950 öncesi bir diktatörlüktür.
-Yani Atatürk ve İnönü dönemi olarak bilinen tek parti dönemi totaliter bir rejimdir.
-27 Mayıs ise bir faciadır.
Öncelikle şunu belirtelim ki, bu sözlerle İhsanoğlu özüne uygun davranmıştır. Riyakârlık yapmamıştır. Elbette söyledikleri tartışılabilir sözlerdir.
Zaten konumuz da bu sözlerin doğru ya da yanlışlığı değildir.
Ancak 27 Mayıs'ı, 1981 yılına kadar "Hürriyet ve Anayasa Bayramı" olarak kutlayanların neden bu sözlere ve bu sözleri söyleyene itiraz etmeyip, bu adaya itiraz edenlere karşı tavır almasıdır.
Sayın İhsanoğlu, seçim hatırına kendi özünü inkâr etmemiştir. Seçim hatırına CHP'li gibi düşünmemiştir. Seçim hatırına CHP'li gibi görünmemiştir. Yani olduğu gibi görünmüştür, olduğu gibi düşünmüştür. Bu, dürüst bir kimlik duruşudur.
Ama bu sözlere, ne CHP genel merkezi, ne bir yöneticisi, ne bir il başkanı, ne de bir il yöneticisi itiraz etmemiştir.
Belki de bu sözlerin farkında bile olunmamıştır.
Oysa ki bu sözler, Kemalist kesim tarafından yenilir yutulur sözler değildir.
İşte bu nedenlerle:
-27 Mayıs'a ve Tek Parti dönemine Ekmeleddin İhsanoğlu gibi bakmayanların...
-İslam’ın siyaset dili olmasına karşı olduğu bilinen CHP ve tüm cumhuriyetçi-laik kesimin...
-Demokrasi kültürüyle hiç bağdaşmayan bir ifadeyle "Tıpış tıpış gideceksiniz, Ekmeleddin'e oy vereceksiniz" diyen Kılıçdaroğlu'nun...
-Ve Kılıçdaroğlu'nun bu tavrına itiraz etmeyen tüm parti yöneticilerinin...
Bu duruşu, herhalde sorgulanması gereken bir duruş olmalıdır.
Ve de herhalde bu duruşun bir hesabının verilmesi gerekir.
İşte yukarıda sıraladığımız bu olay bile, sosyal demokratların önemli bir kimlik sıkıntısı yaşadığının çok somut bir göstergesidir.
* * *
Oysa ki Sosyal demokrat bir kimliğin;
-Muhafazakârdan oy almak için imam olmasına gerek yoktur.
-Türk'ten oy almak için "Türk Milliyetçisi" gibi, Kürt'ten oy almak için "Kürt Milliyetçisi" gibi görünmesine gerek yoktur.
-Sünni yandaşlığı ile Alevi'den, Alevi yandaşlığı ile Sünni'den uzaklaşılır olduğunu... Ve bu tür yandaşlıkların siyaset terminolojisinde yerinin olmadığını bilmesi gerekir. Özellikle de bilinmelidir ki, etnik ve inanç kimliklerinden siyaseten yararlanmak, sosyal demokrasinin ve genelde solun dilinde ve kimyasında yoktur.
* * *
Elbette ki, bu ülkede güçlü bir sosyal demokrasinin, bunu savunacak ve de uygulayabilecek güçlü bir siyasetin varlığına büyük bir ihtiyaç vardır.
Peki, bugün bu siyasetin temsilcisi olan CHP'nin genel başarısı nasıldır? "Sosyal Demokrat" siyasetin halk desteği ne ölçüdedir.
İşte sayısal verilerle, yarınki yazımızın konusu bu olacaktır.