Bugün tartışılsa da tartışılmasa da "sosyal demokrat" siyasetin kitlesel gücü CHP'dir.

Bu nedenle 23 Temmuz 2018 tarihli yazımda, "CHP'deki rengi belli olmayan ve de yerel seçimler öncesi başlatılan bu iç kavga neden?" diye sormuştum.

Ve de yazımın sonunu, "Yani diyoruz ki, bugün CHP'nin yapacağı bir iç hesaplaşmadan daha çok başarısızlığın nedenlerini masaya yatırmak olmalı idi. Çünkü başarısızlık kişilerde değil, partinin kimyasında, örgütsel ve toplumsal dokusunda aranmalı idi" diye bağlamıştım.

Ama olmadı ve de olmayacak, olamayacak gibi...

* * *

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki;

"Genel Başkana karşı aday olmayacağım" diyen Muharrem İnce'nin-her ne oldu ise!-olağanüstü kongre için imza toplama kampanyasını bizzat başlatması hoş olmamıştır.

-Eğer 24 Haziran seçim sonunda dediğini yapsa idi...

-Yani il il dolaşarak, kazanılan % 30'luk desteği ete-kemiğe büründürse idi...

Sosyal demokrat siyasetin geleceği için daha büyük bir hizmet olurdu.

Çünkü 24 Haziran seçim sonuçlarının yarattığı siyasal iklim, böyle bir oluşuma çok da uygun bir zemin yaratmıştı.

Ne yazık ki, olağanüstü kongre talebi ve de 15 gündür yeterli imza olup olmadığı tartışmasıyla parti, magazin haberlerin gündemine düşürülür olmuştur.

* * *

Ve yine diyebiliriz ki;

-26 Temmuz Perşembe günü 59 il başkanının olağanüstü kongreye itiraz açıklaması da şık olmamıştır.

Sanki temsil ettiği illerde büyük başarı elde etmişler gibi!

İşte örnekler:

İstanbul'da, 1 Kasım 2015 seçimindeki oy oranı % 30.4 iken 24 Haziran 2018'de % 26.4'e düşmüştür.

Ankara'da, 1 Kasım 2015'deki oy oranı % 30.81 iken 24 Haziran 2018'de % 26.15'e düşmüştür.

İzmir'de, 1 Kasım 2015'deki oy oranı % 46.76 iken 24 Haziran 2018'de % 41.74'e düşmüştür.

Diğer illerde de benzer sonuçlar, hem de daha vahim sonuçlar olmuştur.

* * *

129 milletvekilinin kongre karşıtı açıklaması da hiç şık olmamıştır.

Sanki mecliste gerçekten bir muhalefet yapmışlar ya da yapacaklarmış gibi!

Çünkü bugüne kadar büyük çoğunluk, yemin töreninden sonra bir daha kürsüye bile çıkmamışlar, el kaldırıp el indirmişler idi.

Öyle ki, büyük çoğunluk meclisteki oylamalara bile katılmamış idi.

İşte birkaç örnek:

-Bugünkü yargının kaderini belirleyen 6524 sayılı HSYK yasasına tüm muhalefet karşı iken ve de muhalefetin toplam oyu 229 iken yalnız 28 ret oyu verilmişti.

-Bugünkü eğitimin kaderini belirleyen 6287 sayılı (4+4+4) eğitim yasasına tüm muhalefet karşı iken ve de muhalefetin toplam oyu 223 iken yalnız 91 ret oyu verilmişti.

-6518 sayılı İnternet Yasasına tüm muhalefet karşı iken ve de muhalefetin toplam oyu 229 iken yalnız 21 kişi ret oyu vermişti.

6278 sayılı Mit Yasasına tüm muhalefet karşı iken ve de muhalefetin toplam oyu 223 iken yalnız 63 kişi ret oyu vermişti.

Yani meclisteki oylamalarda bile siyasal görev tam olarak yapılmamış idi.

* * *

Görünen o ki, CHP'de derinlerden kaynayan ve de giderek biriken bir itiraz var.

Özellikle bugün, 95 yıllık Cumhuriyet değerlerinin değişime uğratılıp yeniden inşa edildiği bir dönemde, Türkiye siyasetinin muhalefetteki siyasal ve sayısal motor gücü olan CHP'nin bu itirazları sıfırlaması gerekir.

-Çünkü gelinen bu noktada kongrenin yapılmamasının da büyük zafiyet yaratacağı ve yerel seçimlerde büyük bir başarısızlık yaşanacağının işaretleri vardır gibi...

-Ve de zamansız bir girişim olsa da ortaya çıkmış ve giderek partide büyük bir zafiyetin yaşanacağı bu ortamda, kongre yapılmasından başka bir seçenek yoktur gibi...

-Sonuçta yerel seçimlerde başarılı olunmaz ise bugünkü yönetimin faturası da çok ağır olacaktır gibi...

2002'den bugüne toplam 14 seçim kaybetmiş olan (6 genel seçim, 3 yerel seçim, 3 referandum, 2 cumhurbaşkanlığı) bir partinin kendini ciddi ciddi sorgulaması; 2010'dan bugüne toplam 7 seçim kaybetmiş bir yönetimin de artık bu yönetimi bırakması gerekir idi.

En azından bu başarısızlık, her seçim sonucunda masaya yatırılmalı idi.

Ne yazık ki, bugüne kadar hiç olmadı ya da olamadı.

* * *

İşte tüm bu nedenlerle, biraz ağır bir ifade ama yazımın sonunu, yine de 23 Temmuz tarihli yazımın giriş cümlesi ile kapatmak istedim.

"Elbette tüm seçimlerde başarısız olan bir liderin görevi kendiliğinden bırakması gerekir idi. Ama olmadı. Çünkü bizde böyle bir siyasi ahlak henüz gelişmedi.”