PKK’nın rehin aldığı 13 kişinin, kurtarma girişiminde 3 askerimizin daha şehit olması ülkemizi derin üzüntüye boğmuştur. İçinde insanlık ideali taşıyan herkesi üzmüştür.

Yeni öğreniyoruz, rehineler altı yıla yakın PKK’nın elindeymiş. Baştan bu kadar süre hiç bir şey yapmadan beklenilmesi düşündürücüdür. Hala PKK’nın elinde başka rehineler var mı? Onu bilmiyoruz. Kuşku yok ki operasyonla ilgili pek çok konuyu bilmiyoruz. Sadece sonucu biliyoruz. Dünya Liderinin deyimi ile “sonuç başarısız”.

Kararı alan ve emri veren mevcut iktidardır. Başarı da başarısızlık da kendisine aittir. Başarılsaydı iktidar başarıyı muhalefetle paylaşır mıydı? Kesinlikle hayır. Fakat başarısızlığı muhalefetin üzerine atması, işi gürültüye getirmesi, mevcut iktidarın kodlarına uyumlu bir davranıştır.

CHP Lideri sayın Kılıçdaroğlu haklı olarak 5 soru sormuştur. Görevini yapmıştır. Aynı yaklaşımla yanıt beklerken küfürle karşılaşmıştır. Kamuoyu olarak tüm toplum kesimleri bu soruların yanıtlarını merak ediyor. Küfürlü yanıt suç bastırmak, ezberin bozulması, işi gürültüye getirmek, verecek yanıtın olmaması anlamına gelmektedir.

Halk olaya sonuç odaklı bakar. Sonuçta 16 masum vatan evladı şehit olmuştur. Rehine kurtarmanın pek çok yolu vardır. Yapılan ise en riskli olanı ve belki de son yapılması gerekendir. Bu olay karşıdan şu kadar kayıp verdirdik şeklinde kapatılamaz. Biz bir insanımızın kıymetini ölçecek bir ölçü birimi olmadığına inanırız. Örneğin İsrail, Filistin’e esir düşen bir askerini kurtarmak için 1027 Filistinliyi serbest bırakmıştır.

Bu güne kadar PKK’nın kaçırdığı sivil - asker 324 kişinin bir şekilde kurtarıldığını biliyoruz. 6 yıl içinde tüm yollar denenseydi, diğerleri gibi bunların da kurtulma olasılığı neden olmasın? Örneğin İstanbul seçimleri için terör örgütü lideri ve kardeşi ile kurulan ilişki, rehineler için neden kurulmadı? Rahip Brunson için pazarlık konusu yapılabilirdi. Yeter ki öncelik sıralamasına alınsın. Yetkililerin deneme, yanılma yöntemi ile rehine kurtarılamayacağını bilmesi gerekir

Konunun uzmanı olan emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz “Böyle çok yüksek riskli operasyonların yapılmaması daha doğru olur” diyor, Gara'da riskin yeterince düşünülmediğini, strateji hatası yapıldığını belirtiyor.

Şehitler üzerinden kimsenin nemalanma ve rant devşirme hakkı olmamalı. Ortada söz konusu olan 16 masum insanın canıdır.

Şimdi sorumlu aranıyor, iktidar yetkilileri “Kararı devlet aldı, sorumlusu devlettir!” diyorlar. O halde devlet kim? Ortada bir başarı olunca “Şahsım Devleti”ni öne çıkaranlar, başarısızlık durumunda yeni bir devlet aramamızı öneriyorlar. Mevcut iktidar o işaret edilen devleti ortadan kaldırdığına göre şimdi ortada tek bir Şahsım Devleti varsa sorumlusu kim olabilir acaba?