20 Yıl önce 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi ile birlikte yakın zamanda ülkemiz acıların en büyüğünü yaşamıştı. Ne yazı ki ülkemiz deprem kuşağı üzerinde ve her zaman hazırlıklı olmak gerektiği, insanları depremin değil, binaların öldürdüğü, alınmayan tedbirlerin öldürdüğü de herkesçe biliniyor.

Son olarak Elazığ Sivrice’de yaşanan depremde de görüldü ki değişen pek bir şey yok. Tek tesellimiz şiddetine oranla can kaybının az olması. Çünkü yerleşim yerlerine göre nüfus yoğunluğu az. ‘Ağzımızdan yel alsın’ aynı şiddette bir felaketi, beklenen İstanbul depremi için düşünmek bile istemiyorum.

*Yine olan yoksula çaresize oldu. Yine yapım malzemesinden çalınan binalar yıkıldı.

*Yandaş basının aksine 17 yılı aşkın ülkeyi yöneten iktidara bazı soruları sormak isterdik.

*“Depremin ilk yarım saatinde Kızılay’ın aklına 10 TL SMS yardımı geliyor. Milyonlarca Suriyeli’yi besleyen ülkemiz bu kadar mı çaresiz?” diye soracaktım, sormuyorum.

*“İtibardan tasarruf edilmezken, 20 yıldır deprem için toplanan 66 milyar lira, nasıl buharlaştı? Deprem parası ile saray mı yaptırdınız?” diye soracaktım, sormuyorum.

*“10 TL yardım dilenen Kızılay’ın, İstanbul Boğaz’da 12 bin dolara havuzlu köşk kiraladığı doğru mu?” diye soracaktım, sormuyorum.

*“6 Ekim 2019’da CNN Türk yayınında bilim adamı Naci Görür nokta atışı ile bu depreme işaret etti mi? Bölgeye ilişkin projesi TUBİTAK tarafından red edildi mi? Bilim adamına mı, cahilin ferasetine mi güveniyorsunuz?” diye soracaktım, sormuyorum.

*“Yine Prof. Şener Üşümezsoy gibi bilim adamları aylardır, adres vererek bu fayın kırılacağını söyledi mi? Buna rağmen Diyanet İşlerine, bilim bakanlığının dört katı bütçe neden ayırıyorsunuz?” diye soracaktım, sormuyorum.

*“Bir eli yağda, diğeri balda tesettür burjuvası saray davetlerinde ejder meyveli, efuli höpürdetsin, yoksul halk depremde kerpiç enkazı altında diyecektim”, demiyorum.

*“Peki; diyeceklerimizi desek, soracaklarımızı sorsaydık, olumlu yanıtlar alsaydık bunlar olur muydu?” diye soracaktım, sormuyorum.