TDK'da ahlâk, "Bir toplum içinde insanların uymak zorunda bulundukları davranış kuralları" olarak tanımlanmıştır.

Ayrıca, "İyi ile kötü arasında niyet, karar ve etkinlik farklılığı, yani üzerinde uzlaşılan bireyler arası kurallar" olarak da tanımlanmıştır.

Halk arasında ise daha anlaşılır bir dille, "ahlâk, doğru ve haklı olan zorunlu bir davranış biçimidir" diye tanımlanmıştır.

* * *

İşte bu tanımlara göre ülkemizde siyasi ahlâk ne durumdadır, bir görelim:

Hacı Bektaşi Veli, bundan 800 yıl önce "Eline, beline, diline sahip ol" demişti. Peki, Anadolu'ya ekilen bu düşünsel hümanizm ve ahlâki çağrışım, siyasette yer bulmuş mudur? Hayır!

Çünkü siyasi ahlâkta:

-Hırsızlık yapmak yoktur. Ama bizde vardır.

-Yalan söylemek yoktur. Bizde vardır.

-Yolsuzluk yapmak yoktur. Bizde vardır.

-Rüşvet almak yoktur. Bizde vardır.

-İş takibi yapmak yoktur. Bizde vardır.

* * *

Siyasi partiler, demokratik düzenin temel unsurlarıdır.

Toplumun her kesimini temsil eden siyasi partiler, tabanla tavanı birleştiren ve sistemi yaşatan bir üst siyasal organizmadır.

İşte bu nedenle:

-Siyasi ahlâkta, farklı siyasetlere, farklı siyasi kimliklere hakaret etmek yoktur. Ama bizde vardır. Hem de çok seviyesiz bir dille... Hem de tam bir sokak jargonu ile...

-Siyasi ahlâkta, ülkedeki tüm farklı siyasetlerin, farklı kültürlerin mecliste temsil edilmesinin önünü açmak vardır. Ama bizde yoktur. Bugüne kadar olmamıştır da...

* * *

Mevlana, tam 800 yıl önce "Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün" demişti.

Demişti ama Anadolu'ya ekilen toplumsal ve siyasal dürüstlüğün temsili olan bu ahlaki çağrışım, siyasette yer bulmuş mudur? Hayır!

Çünkü siyasi ahlâkta, siyasi çıkar için parti değiştirmek yoktur. Ama bizde vardır. Hem de gelenekselleşmiştir. Ve de örnek çoktur bu ülkede.

İşte bugünlerde, CHP kontenjanından iki dönem aday gösterilerek milletvekili olmuş İzmir milletvekili Aytun Çıray, bugüne kadar CHP'nin hiçbir politikasına itiraz etmemiş, ama her ne olduysa birden CHP'den umudunu keser olmuş ve istifa etmiştir.

Tercihidir ama siyasi ahlâk, inandırıcı olmayan nedenlerle partisinden istifa edenin milletvekilliğinden de istifa etmesini gerektirir.

* * *

Siyasi ahlâkta, siyasi ilkelerinden ödün vermek yoktur. Ama bizde vardır.

Dokunulmazlıklarda olduğu gibi... Türban yasasında olduğu gibi... Cumhurbaşkanlığı seçimindeki Ekmelettin faciası gibi...

Muhtemelen önümüzdeki seçimlerde de böyle bir facianın olma olasılığı yüksektir.

-Siyasi ahlâkta, topluma kin ve nefret tohumu ekmek yoktur. Ama bizde vardır. Tüm günlük konuşmalarda, Salı grup konuşmalarında, TV kanallarında yapılan tüm söyleşilerde olduğu gibi...

Ve bugün öyle bir noktaya gelinmiştir ki, siyasi ahlâk yoksunluğu, ekilen kin ve nefret tohumları bu ülkede toplumsal ahlâkın da gelişmesine engel olmuştur.

* * *

Ve "siyasi ahlâk kanunu"...

CHP Genel Balkanı Kılıçdaroğlu bir "siyasi ahlâk kanunu"na ihtiyaç vardır demişti.

Hatta Mart 2017'de Samsun'daki bir konuşmasında, "İhale takipçisinin Meclis'te ne işi var? Yolsuzluk yapanın Meclis'te ne işi var? Siyasi ahlâk kanunu çıkmak zorundadır. Sayın Davutoğlu ile görüş birliğine varmıştık ama ömrü yetmedi" demişti.

Ancak bir realite var ki, bizim toplumda kanunlar da bir işe yaramaz olmuştur.

Napolyon Bonaparte bu olguyu, 200 yıl önce formüle etmişti.

Ve Napolyon Bonaparte, "Ahlâk olmayan yerde kanun bir şey yapamaz" diyerek sanki bugünleri tanımlar olmuştu.

* * *

Evet, maalesef ülkemizde siyasi ahlâkın panoraması özet olarak böyledir. Düzelir mi, bilemiyoruz.

Yine de yazıyı ahlak üzerine söylenmiş sözlerle bitirmek istedim.

Ünlü Romalı devlet adamı ve tarihin büyük hatibi Cicero "Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker" demişti.

Martin Luther King, "Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelere, güzel binalara ve milli gelirine göre değil, o insanların ahlaki değerlerine bağlıdır" demişti.

Ve Atatürk:

"Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar" demişti.

Ve de "Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür" demişti.