24 Haziran 2018 Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimine hızla yol alınmakta.

Bu nedenle, 24 Nisan 2018 günlü yazımın sonunu özellikle muhalefete yönelik olarak;

"Biriken ve de büyüyen "demokratik potansiyel" Ekmeleddin faciasında olduğu gibi çarçur edilmemelidir.

Ve de yalnız Erdoğan karşıtlığına kilitlenmiş bir siyasi duruşla, Batı işbirlikçisi liberal siyasetlerden ve İslamcı siyasetlerden beslenenlerle bu ülkenin kurucu değerleri, kurucu değerler karşıtlığına heba edilmemelidir.

Bilinmelidir ki iktidarın sıkışık durumundan, muhalefetin hazırlıksız oluşundan faydalanan küresel güçlerle irtibatlı 'derin bir irade', Batı'ya hizmet eden yeni bir kimlik yaratabilir!" diye bağlamıştım.

***

İşte şimdi soralım: Cumhurbaşkanlığı seçimi için muhalefetteki bu Abdullah Gül sevdası neden?

Son iki yıldır gündemde tutulan, son günlerde daha da yoğunlaşan bir Gül sevdası neden oluştu ya da oluşturuldu? Ve muhalefetin günleri neden bu sevdayla harcanır oldu?

Evet, neden?

-Yani Gül, görevinin sonuna kadar Erdoğan'la aynı kulvarda koşmadı mı?

-Aynı geminin dümeninde bulunmadı mı?

-Aynı yolun yolcusu olmadı mı?

-Bugün muhalefetin hem eleştirdiği hem de cumhuriyet için tehlikeli ilan ettiği yasaları onaylamadı mı?

-Hangi yasayı geri çevirdi?

-İktidarın hangi politikasına itiraz etti?

O halde bir kez daha soralım: Bu Gül sevdası neden?

***

Oysaki Adalet yürüyüşüyle, "Başkanlık Sistemi" referandumundaki "hayır" kampanyasıyla ilkeli bir duruş sergilenmiş, toplumsal demokratik bir havuz yaratılmıştı bu ülkede.

7 Haziran 2015 seçiminde AKP iktidarının beklediği sonucu alamaması, bu demokratik havuzun oluşumunu tetiklemişti.

İşte bu nedenlerle:

-Cumhuriyeti tahrip eden dediğiniz yasaları, kayıtsız-koşulsuz onaylayan bir noter olmuş kişiye sarılmak, kendi politik varlığını inkâr etmek değil de nedir?

-Ve de kendi siyasi kimliğinde, bir kimlik bunalımı yaratmak değil de nedir?

Sonuçta Abdullah Gül, "Geniş bir mutabakat söz konusu olursa üstüme düşeni yapmaktan çekinmeyeceğimi söylemişimdir. Böyle bir mutabakatın olmadığı görülmüştür. Böylece adaylığımla ilgili bir süreç artık söz konusu değildir" dedi de Gül sevdası biter oldu.

***

Evet, Gül sevdası şimdilik biter oldu ama seçim sonucunu bekleyen büyük bir tehlike de yeşertilir oldu.

Zaten barışık olmayan ülkede bugün bu tehlike:

-Siyasetin dilindeki giderek yükselen ve de yükseltilen kin ve öfkedir.

-İktidarın muhalefete, muhalefetin iktidara duyduğu büyük nefrettir.

-Siyasal İslam'ın laik kesime, laik kesimin Erdoğan'a duyduğu nefretin seçime giden bu yola ektiği gerginliktir.

Ve bu tehlikenin en büyüğü ise; bu gerginlik, bu nefret ve bu öfkenin inanç farklılıklarına, etnik farklılıklara yönlendirilmesidir.

Oysaki hangi nedenlerle ve hangi koşullarda olursa olsun yine de seçim, bir umut olmalı, toplumsal ve siyasal barışın yollarını açan bir anahtar olmalıdır.

Elbette bunun için, hiç olmazsa iki aylık siyaset dili biraz da olsa özenle seçilmelidir.

Eğer seçilebilirse...