Sinop olaylarındaki görüntü iç politikada malzeme yapılacak bir konu değildir. Hele de siyasal rant elde edilecek bir konu, hiç değildir.

Çünkü 30 yıldır süren bu çirkin savaşın ve terörün, toplumu nereye getirdiğinin çok tehlikeli bir dışa vurumudur bu görüntü.

Bu ülkenin, giderek birbirinden uzaklaştırılmış iki topluma yarıldığının bir göstergesi, bir kanıtıdır bu görüntü.

İktidarın da, muhalefetin de, ordunun da, yargının da, sivil toplum örgütlerinin de ciddi ciddi düşünmesi gereken milli bir sorundur bu görüntü.

Daha da vahimi, ileride Türkiye'ye biçilen siyasal haritanın, ayak sesleridir bu görüntü.

Çünkü bugün 30 yaş ve altındaki kesim, bu savaş ve terör ortamında, şehit cenazelerini görerek büyüdü. Ve de birbirinden kin ve nefret duyan iki gençlik yetişti bu ülkede. Batıdaki doğuya, doğudaki batıya öfkeli ve nefret dolu iki gençlik...

İşte siyaset, bu gerçeği görmelidir. İşte siyaset, bu nedenle küfür ve hakareti bırakmalıdır. Toplumu daha fazla germemelidir siyaset. Ve birlikte çözmelidir bu sorunu.

Ve de bugünkü siyasal kuşak çözmelidir bu sorunu. Birlikte yaşamanın ortamını, birlikte yaşamanın siyasal iklimini bu kuşak oluşturmalıdır.

Birbirinden nefret eden kuşak siyasete damgasını vurduğunda, ülkenin geleceği herhalde tahmin edilebilmelidir.

Kan dökülerek, can verilerek kuruldu bu ülke. Bu ülkeye yazık edilmemelidir.

***

Ve Berfo Ana da öldü...

Siz hiç, bir gece yarısı çocuğu evinden alınıp bir daha çocuğunu göremeyen anne oldunuz mu? Eğer olmadıysanız, böyle bir anne yüreğindeki acıyı az da olsa duydunuz mu? Ya da kendinizi böyle bir anne yerine koydunuz mu?

İşte o anne, Ardahan'ın Göle ilçesinden asıl adı Berfo Kırbayır olan Berfo Anadır. 26 yaşındaki oğlu Cemil, 12 Eylül darbesinin hemen ertesi günü, 13 Eylül 1980'de evinden alınmıştı. 8 Ekim’de yok edilmiş, ailesine yok denilmişti. Ama dirisi de, ölüsü de verilmemişti ailesine.

Tam 33 yıl beklemişti Berfo Ana, oğlu gelecek diye. Öldüyse kemikleri verilecek diye. Tek dileğim demişti Berfo Ana, eğer öldüyse "Tek dileğim oğlumun mezarını görebilmek" demişti.

Kayıp ailelerinin sembol ismi olmuştu Berfo Ana. Başbakanla da görüşmüştü. 12 Eylül yargılamasında, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hastanede özel bir bakımla yatarken, 104 yaşında mahkemeye gelmiş ve müdahil olmuştu Berfo Ana.

Ancak ne oğlunu görebildi, ne kemiklerini alabildi, ne de mezarında bir dua edebildi Berfo Ana. Oysaki Başbakan Erdoğan söz vermişti Berfo Anaya.

Ve oğlunu görebilme hasretiyle 21 Şubat 2013 günü öldü, Anadolu'nun tüm dokusunu yüzünde taşıyan Berfo Ana.

Öldüğü gün Türkiye Cumhuriyeti 90 yaşında, Berfo Ana 105 yaşında idi.

Oğlunu göstermeyenlerin, öldüyse kemiklerini bile vermeyenlerin, gece yarısı evinden alıp yok edenlerin ve de Berfo Anaya söz verenlerin canı sağ olsun!!! Ne diyelim...

Çünkü bu ülkede o kadar çok Berfo Analar var ki, Anadolu olmuş Berfo Analar diyarı...