6 Mayıs 2019 Pazartesi akşamı karar verildi. İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı seçimi yenilensin denildi.

Karar, sandık kurullarının oluşumuyla ilgili iddia üzerinden alındı.

AK Parti'nin itirazları sonucu, "225 sandık kurulu başkanı ile 3500 sandık kurulu üyesinin kanunun açık hükmüne rağmen kamu görevlisi olmadığı, bu sandıklarda kullanılan oyların da aradaki farkı etkiler nitelikte olduğu sonucuna varıldı" denildi.

Ve 31 Mart'tan 6 Mayıs'a tam 36 gündür toplumu geren bu konu da güya kapatılmış olundu.

Olundu, olundu ama:

-Seçime olan saygınlık ve seçime olan güven yok edilerek...

-Siyasi kamplaşmaya, telafisi artık çok zor olacak yeni bir tohum ekilerek...

Ve de sonuç ne olursa olsun, tartışması asla bitmeyecek bir süreç başlatılarak olundu.

***

Aslında alınan bu karar, cumhuriyet tarihinde bir hukuk garabeti oldu.

Öyle bir hukuk anlayışı oluşturuldu ki; ilçe belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlar için usulsüz kabul edilmeyen sandık kurulları, büyükşehir belediye başkanı seçimi için usulsüz kabul edildi.

Aynı zarfa konulup aynı sandığa atılan oylardan:

-İlçe belediye başkanlarına verilen oylarda şaibe yoktur denildi.

-Meclis üyelerine verilen oylarda şaibe yoktur denildi.

-Muhtarlara verilen oylarda şaibe yoktur denildi.

-Ama Büyük Şehir Belediye Başkanlığı'na verilen oylarda şaibe vardır denildi.

Bunun da nedeni, sandık kurullarının usulsüz oluşumuna bağlandı.

Bir haftadır gece-gündüz tartışılan, ama toplumu ikna edemeyen böyle bir karar için "Şimdi bu bir hukuk mudur, ey YSK" diye sormak gerekmez mi?

Evet, "Bu nasıl bir hukuk anlayışıdır, böyle bir anlayış halkın aklıyla alay etmek değil

de nedir" diye sormak gerekmez mi?

***

Peki, kimdir bu YSK?

-1950'de kurulmuştur. İkinci bir AYM konumundadır.

-Kararlarına itiraz mercii yoktur. Verdiği karar kesindir.

-16 Şubat 1950'den beri seçimlerin yönetimini ve denetimini yapar. Aynı zamanda seçimlerin yargısal denetimini de yapan bir üst yargı kurumudur.

-6'sı Yargıtay, 5'i Danıştay Genel Kurulu üyeleri arasından seçilen 7'si asil 11 üyeden oluşur.

-Ayrıca son seçimde en çok oy alan 4 partinin, yani AK Parti, CHP, İYİ Parti ve

HDP'nin birer temsilcisi vardır. Bunlar toplantılara katılır ama oy hakkı yoktur.

***

Artık İstanbul seçimi bir demokrasi kavgasına dönüştü diyebiliriz

Çünkü İstanbul seçimi, artık bir yerel seçim olmaktan çıkmakta, bir genel seçime dönüşmekte.

Ve de İstanbul, sanki büyük bir meydan muharebesine hazırlanmakta!

-Bir tarafta devletin gücünü de yanına alabilen iktidar cephesi, diğer tarafta halktan aldığı güçle muhalefet cephesi...

-Bir tarafta AKP-MHP Cumhur İttifakı, diğer tarafta CHP-ÎYİ Parti ve diğer muhalefet güçlerinin oluşturduğu Millet İttifakı...

-Bir tarafta Cumhur İttifakı'nın adayı Binali Yıldırım, diğer tarafta Millet İttifakı'nın adayı Ekrem İmamoğlu...

Ve Türkiye'nin bütün siyasi silahşorlarının toplandığı bir İstanbul...

Ve de 23 Haziran 2019 Pazar, meydan muharebesinin yapılacağı bir gün...

***

Aslında bu seçimin görünmeyen, ama görünmesi gereken önemli bir yanı da var.

Yani bu seçimle ABD'nin çok yakından ilgilenmesi...

-Çünkü Türkiye'de her darbenin ve de her darbe girişiminin arkasında olan...

-Ortadoğu'yu parçalayıp mezhep savaşlarına hapseden, terör örgütlerini besleyip, büyütüp, silahlandıran...

Komşumuz İran'ı baskı altına aldığı gibi, İran'la ilişkisi olan ülkeleri de tehdit eden ABD, İstanbul seçimiyle neden bu kadar çok ilgilenmekte?

Türkiye'deki seçimler, ABD'nin bir iç sorunu mudur ki, "YSK'nın kararını not ettik" demekte?

Ve de bu ifadeyle ne anlatılmakta, Türkiye'ye ne mesaj verilmekte?

Üstelik bu seçim, bir yerel seçim olduğu halde...

Galiba hem iktidar cephesinin hem de muhalefet cephesinin özellikle görmesi ve de sorgulaması gereken önemli bir durumdur bu.