Çorum Belediyesi, her yıl geleneksel olarak düzenlediği Yağlı ve Karakucak Güreşleri’ni bu yıl ilk kez Ulukavak’taki Nazmi Avluca Spor Tesisleri’nde yaptı. Katılım önceki yıllara göre daha yüksek oldu. Ancak beklenilen kalite yoktu.

Organizasyon, tek kelime ile mükemmeldi. En ufak ayrıntılar bile düşünülmüştü. Ancak, Çorum’daki güreşlere yerel basının hiç katkısı olmamış gibi, Çorum dışından gelen basın kuruluşlarının da katkılarından dolayı plaketle ödüllendirilmesi ayrıntının abartılmasıydı.

Minik güreşçilerin, sabahın soğuk saatlerinde dakikalarca üstsüz bir şekilde müsabakaların başlamasını beklerkenki titreyen halleri gözümün önünden gitmiyor. Keşke müsabakalar zamanında başlasaydı da minik bedenlerin gereğinden çok üşümelerine fırsat tanınmasaydı.

Minik kategorisinden üst kategorilere doğru müsabakalar devam ederken, baş ve başaltı güreşlerine geçildiğinde özellikle finallerin yapıldığı akşam saatlerinde seyirci sayısı havanın soğuması nedeniyle azaldı. Yaz aylarında yapılan güreşlerde finallerin geceye bırakılması doğru olabilir ama sonbaharda bunun pek uygun olmadığını gördük.

Yağlı yapılan baş ve başaltı güreşleri henüz başlamadan ilginç bir olay yaşadım. Güreşle hiç ilgisi olmayan bir vatandaş, başpehlivanlık güreşlerinde finalde kiminle kimin karşılaşacağını ve kimin başpehlivan olacağını söyledi. Gerekçe olarak da Cuma günü tesadüfen bazı görüşmelere şahit olduğunu iddia etti. Tabi başka şeyler de anlattı.

İlk başlarda bu iddiayı ciddiye almadım. Ama güreşleri de daha dikkatle takip etmeye başladım. Başpehlivanlık için finale kalan pehlivanlar, o vatandaşın söylediği isimlerdi. Sonrasında, başpehlivan da yine telaffuz edilen isimdi.

Yıllardır özellikle güreşte çeşitli ayak oyunlarının döndüğünü duymuştum. Ama ilk kez böyle bir olay yaşadım. Acaba diyorum, bu konuşulanlar doğru mu? O zaman insanlar sadece sembolik güreşlerle kandırılıyor mu? Hani güreş mertlik ve yiğitlikti?