Türk Dil Kurumu’nun derleme sözlüğünde bulunmayan, kendi derlediği örnek sözleri anlamlarıyla birlikte yazının sonunda vermiş. (Sayfa: 40,41,42)

“Tedbirler Manzumesi” şiiri, Mehmet Okumuş’un.

Birkaç dizesini alıyoruz.:

“Çocukluğundaki günler gibi atmıyor insanın kalbi

Kalbi insanı atıyor yavaş yavaş

İzi insanı siliyor teker teker

Dizi insanı kırıyor adım adım (Sayfa: 43)

“Zehra Betül Özseçer’in yazısı; “Haksız Olma Hakkı”

Kente vefa içerikli yazısının bir yerinde şöyle demiş:

“Bu kentin sokaklarında yürürken, bir kente vefa nasıl olmalıdır sorusunun cevabını arıyorum; çocukluğumda sınırlarını sınırlarımız bildiğimiz kaldırım taşlarında. Cümleler sızı ile birlikte yol alıyor bundan sonrasında. Kimi zaman bir asırlık ağacın kesildiğinde oluşan boşlukta arıyorum vefayı, kimi zaman ahşap bir binanın yerinde olan çok katlı betonarme bir binada…” (Sayfa: 44)

Metin Demirci, haftanın günleriyle “Çorum’da Zaman”ı şiirleştirmiş. Son dörtlüğü şöyle:

“Bu can bu cananla

Akrep durur yelkovanla

Bu metinler bu Çorum’la

Yaşar gider sona kadar” (Sayfa: 45)

Emrah Kanlıkama; Tanrı Parçacığı”başlıklı yazısında öğrencisi Mustafa Bayrak’ı anlatmış. Yazısından kısa bir bölüm aktarıyoruz:

“Öğrenme güçlüğü için kaynaştırma eğitimine tabi… Haliyle akranlarına nazaran akademik başarısı da düşük. Hilal kaşlı, ince uzun çöp gibi bir oğlan; ağzı ayrık, azıcık da alık, yüzü her daim mütebessim. Saçlar yaz kış üç numara, üst baş perişan, hızlı koşar, rüzgarla yarışır…”

Yazısının sonlarından da kısa bir bölüm alıyorum:

“Yıllar sonra merkeze tayinim çıktığında okul kantininde bir yerel gazetede Bayrak Mustafa’ya rastladım. (…) Kalbim oltaya tutulmuş balık gibi çırpınıp durdu. Sürmanşette yerini almış Mustafa…” (Sayfa: 46,47)

Mehmet Tatlısu; “Üstat Necip Fazıl’ın Yunus Emre Hayranlığı”nı anlatmış. Şöyle demiş yazısında:

“Üstat Necip Kısakürek büyük ilgi ve hayranlık duyduğu Yunus Emre hakkında iki bağımsız şiir, bir piyes yazmış; bir de “Yunus Emre hasreti adlı konferans vermiştir...”

Kısakürek’in Çile kitabında yer alan ve üç dörtlükten oluşan Yunus Emre şiirinin son dörtlüğü şöyle:

“Rüzgara bir koku ver ki, hırkandan;

Geleyim, izine doğru arkandan;

Bırakmam, tutmuşum artık yakandan,

Medet ey dervişim, Yunus’um medet! (Sayfa: 48)

“Baharı Beklerken şiiri de Nuh Comba’nın. Beş dörtlükten oluşan şiirinin ilk dörtlüğünü alıyoruz:

“Biz baharı beklerken buz tuttu yüreğimiz

Mevsimler birer birer kışa döndü sevdiğim

Çığ düştü beytimize yıkıldı direğimiz

Geceler kabus gibi düşe döndü sevdiğim.” (Sayfa: 49)

Hüseyin Kır’ın, Nuri Pakdil’i anlattığı yazısı;

Sükut Suretinde Klas Duruş: Nuri Pakdil. Şöyle anlatmış Pakdil’i:

“Nuri Pakdil, (1934-2019) son yüzyılın nevi şahsına mahsus bir yazarıdır. O’nu tek başına şair, denemeci, öykücü gibi sıfatlarla anlatamayacağımız için “yazar” nitelemesinde bulundum. Israrla sistemli düşünmedi, sistemli yazmadı; sistemin adamı olmadı.(…) Muhalif kişiliği onun en önemli özelliğidir…”

Yazısını şöyle noktalamış:

“O aynı zamanda yürüyüşçüdür. Yürümeyi çok severdi. Saatlerce yürürdü yorulmadan, usanmadan. Sonunda Hakka yürüdü.” (Sayfa: 50)

Aşık Rifat Kurtoğlu’nun Altı dörtlükten oluşan “Deli Gönül” adlı şiirinin bir dörtlüğü şöyle:

“Eser yağar bazı tozar,

Kağıt kalem olur yazar,

Bağrım ezik ezik ezer,

Şu bendeki deli gönül.” (Sayfa: 51)

Murat Canbolat; “Şüphe” demiş yazısını başlığına.

Yazısından kısa bir alıntı yapıyoruz:

“Düşünmek değil midir bir yerde şüphe? Sorgulamak olup biteni… Zaten şüphe önyargıdır bir bakıma.”

“Bilimin gelişmesi tamamen merakın kuruntularıyla meydana gelen çıkarımlar değil midir? bilimin ortaya koyduğu yasalar sabit değildir bir yerde En geçerli sabiti bulana kadar bilim, şüphe ipine sımsıkı sarılmaz mı? Bu sayede önceden kabul gören bilimsel gerçekler daha doğru bir zemine oturur gün geçtikçe. (…) Bilim dile gelse şu hakikati tüm evrene haykıracaktır: “Tüm sermayem şüpheden ibaret!” (Sayfa: 52)

“Müebbet Bir Zaman”, Hasan Tomruk’un şiiri. Bir bölümünü aktarıyoruz:

“Ben senin bildiğin gemilerden değilim.

Rüzgarında devrilirim de dalgalarında boğuşurken kendimi bilirim.

Issızlığım, çevremi kuşatsa da haykırıyorum denizi

İdam sehpasına giderken gocunmam ben, ölüm bir kar tanesi. (Sayfa: 63)

Sırada Çorum Müze yapısının gece görünümü fotoğrafı var. (Sayfa:54,55)

Kamil Yeşil’in; “Hafıza Kayıtlarında Çorum” yazısı.

(SÜRECEK)