Galiba tartışılması gereken konulardan belki de en önemlisi diyebiliriz.

Ama bizde olmayan bir şey de diyebiliriz! Çünkü:

-İktidarın da muhalefetin de şeffaflığı tartışmalıdır.

-Siyasi partilerin milletvekili tespitleri bile tartışmalıdır.

-Yerel yönetimlerdeki yönetim uygulamaları tartışmalıdır.

-İşe alım ve mülakat sınavları hep tartışmalı olmuştur.

-Kamu ihaleleri ise belki de en çok tartışmalı bir konudur.

-Öyle ki, Milli Piyango ve şans oyunları da tartışmalıdır.

Yani toplumda oluşmuş kanaat budur. Elbette ki tüm bunlar, bir şeffaflık sorunudur.

* * *

Şeffaf olmayan yönetim inandırıcılığını kaybeder.

-Muhalefete göre, iktidarın hiçbir politikası şeffaf değildir.

Çünkü bugün muhalefet iktidarın iç politikasına, Ortadoğu politikasına ve genelde dış politikasına hiç güvenmemekte, kuşkularını ifade etmektedir.

-İktidara göre ise muhalefetin hiçbir politikası şeffaf değildir.

Yani iktidara göre, Erdoğan karşıtlığına kilitlenmiş bir muhalefet FETÖ örgütünü gözden kaçırır, FETÖ yandaşlığını besler bir görüntü vermektedir.

-Ve toplum, yargının şeffaflığından da kuşkuludur. Verilen olumsuz her kararın arkasında, bir gücün varlığından hep kuşku duyar olmuştur.

-Ve de son günlerde deprem vergisi olarak toplanan paranın hesabının sorulması, Kızılay üzerinden vakıflara yapılan yardımın bugün tartışılır olması, şeffaf olmayan siyasetlerin kurumlara yansımış uç bir göstergesi olmuştur.

Özetle şeffaf olmayan bir siyasal yönetim ortamında, gayrimeşru ilişkiler doğal olarak gelişir diyebiliriz. Ve de bu gayrimeşru ilişkiler, giderek bir meşruiyet kazanır diyebiliriz.

* * *

Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 1993 yılında Berlin’de kurulmuş bir sivil toplum örgütüdür.

Her yıl “Yolsuzluk Algı Endeksi” adı altında bir araştırma sonucu yayınlar.

İşte bu örgütün araştırma sonuçlarına göre Türkiye:

-2013’te 53’üncü sırada iken, 2014’te 64’üncü, 2015’te 66’ıncı, 2016’da 75’inci, 2017’de 81’inci, 2018’de 78’inci ve 2019’da 91’inci sırada yer almıştır.

Ve de giderek daha da geriye düşeceği kuşkusuzdur.

Ve yine bu araştırmalar sonucuna göre Türkiye:

-28 Avrupa Birliği (AB) üyesi arasında en sondadır.

-36 üyesi bulunan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında da en sondadır.

Özet olarak, 57 İslam Devleti içinde tek laik ülke dediğimiz Türkiye, “siyasi şeffaflık” ya da bir başka ifadeyle “siyasi saydamlık” konusunda sınıfta kalmıştır.

* * *

Kalmıştır, kalmıştır ama:

-Bizde her partinin manifestosunda, şeffaflık vurgusu yapılır.

-Bizde her partinin tüzüğünde, her partinin programında, şeffaflık vurgusu yapılır.

-Bizde siyasilerimizin her konuşmasında, şeffaflık vurgusu yapılır.

Ama bu sözler, bu vurgular kâğıt üzerindedir ve de kâğıt üzerinde kalır.

-Oysaki şeffaflık, açık toplumların güç kaynağıdır.

-Şeffaflık, toplumla siyasetin karşılıklı güven kaynağıdır. Yani ‘güven’ ve ‘şeffaflık’ birbirini besleyen ve de toplumla devleti barıştıran iki olgudur.

Düzenleyici ve denetleyici kurumların gerçek durumları kamuoyuyla paylaşmaktan kaçınmalarında halk, elbette kendini kandırılmış hisseder.

Yani genel olarak olası şüphelerin ortadan kaldırılmasının ana omurgasında, şeffaf yönetim anlayışı yatar.

Çünkü şeffaf toplumlarda devlet de siyaset de bireyler de hata yapmamaya çalışır.

Çünkü şeffaf toplumlarda devlet, olabildiğince denetlenmeye açıktır.

* * *

Ve de şeffaflık:

-Demokrasiyi koruyarak geliştirecek, siyasal gücün kötüye kullanılmasını engelleyecek en önemli bir yönetim anlayışıdır.

-Devlet yönetiminde siyasal kirliliği yok edecek çok önemli bir etkendir.

-Yolsuzlukların etkin ve keskin bir ilacıdır.

Ve zamanın ruhunu yansıtan en önemli kavramlardan biridir.

Ve de şeffaflık, toplumsal, siyasal ve bireysel bir terbiyenin yansımasıdır.

Nitekim Atatürk, “Bir milleti özgür, bağımsız, görkemli, yüce bir toplum halinde yaşatan terbiyedir ve onu tutsak yapan, sefalete iten de bunun yokluğudur” demiştir.

Evet, bugün şeffaf bir Türkiye’ye büyük bir ihtiyaç vardır.