Gazeteci, haberini yazarken gerekli araştırmaları yapmakla yükümlüdür.

Bundan asla kaçamaz.

Mesleğin olmazsa olmazı budur.

Yakınıymış, dostuymuş, arkadaşıymış fark etmez.

Fark etmeyen diğer unsur ise haberinde mümkünse hiçbir eksik unsur olmamasıdır.

Çünkü her eksiklik başına dert açabilir.

Zaman çok değerlidir bir gazeteci için.

Çünkü habercilik bir yarış işidir.

Haberi ilk veren muhabir yarışı önde bitirir.

Bunlar, gazeteciliğin basit birkaç ilkesi.

Nerdeyse yarım asır önce tanıdığım, sevgili kardeşim ve meslektaşım Saygı Öztürk’e getirmek istiyorum sözü.

Saygı Öztürk, I974’lerde mesleğe ilk adımını atmış, bugünlere kadar işini iyi yapmış, sayısız başarılara imza atmış, yetinmemiş Türk Basın Tarihi için bir çok kitap yazmış, İletişim Fakültelerinde okutulacak türden araştırmalara imza atmış bir gazetecidir.

Yetmedi, Hürriyet gibi dev bir gazetede çalıştığı dönemde, habercilik dalında defalarca yılın gazetecisi seçilmiş, basın kuruluşlarınca onlarca ödüle layık görülmüş nadir medya elemanlarından biridir.

Bitmedi, hala aktif gazetecilik yapan nadir insanlardan biridir.

Geçenlerde bir olayı köşesine taşımış.

Öyle “dandik”, “müsvedde” “yalaka” gazeteciler gibi değil, araştırmış, yetkililerle konuşmuş ve bir siyasi figürün son günlerde beklenmedik yükselişini dile getirmiş.

Siyasetçi kadın milletvekilinden ses yok.

Bahse konu kocasından tık yok.

Yazı ve içeriği kimse tarafından ne yalanlanmış, ne de tekzip edilmiş.

Oysa…

İçişleri bakanı sayın Süleyman Soylu ise Sözcü Gazetesinin Başkent Temsilcisi ve köşe yazarı arkadaşımıza bu haber için ağıza alınmayacak kelimeyle hakaretamiz bir cümle sarf etmiş.

Olmamış.

Hiç yakışmamış.

Böyle bir vahim hata yapan kim olursa olsun, eğer demokratik ülkelerden birindeyse, derhal istifa eder.

Ben yazımı bitirmeden veya yayınlanmadan önce Soylu koltuğunu boşaltmışsa ne ala.

Hala makamında kurulmuş caka satıyorsa, bu işte büyük bir yanlışlık var demektir.

Eğer bu tablo Japonya veya Baltık ülkelerinden birinde yaşansaydı, bugün sayın Soylu, toplum nezdinde “Eski Bakan Süleyman Soylu” diye anılırdı.

Yani bizler bakan için “artık sen dünkü habersin arkadaş” derdik.

Hiç kimse de kanıksamazdı yani…