“Savaşı kazanmak için üç şey gerekir: Para, para, para” (Napolyon)

Yazılı basın, görsel medya, aynı anda her ikisini bir araya getiren internet yayını…

Haber kaynakları çoğaldı. Saniyeler içinde olan biten her şey dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Canlı yayınlarda savaşları izliyoruz. Eli satırlı sopalı insanlar meydanlarda cirit atıyor. Çocuklar kadınlar, vahşiler tarafından ekranlarda dövülürken, öldürülürken bizler elimizdeki içecekleri yudumluyoruz.

Diğer taraftan bilgi kirliliği o kadar çok arttı ki duyduklarımızın, gördüklerimizin ne kadarı doğru; ne kadarı yanlış anlamak mümkün değil. Hata payını en aza indirmek için aynı haberi birden çok haber kaynağında görüp incelemekte yarar var.

Gündemde olan, aslına bakarsanız gündemden hiç düşmeyen haberler var. Değişen yanları ise sadece günü, saati, yeri, verilen rakamlardan öteye gitmiyor. Alın size kaçırılan, öldürülen çocuklar, kadınlar; her bayramda kan gölüne dönen otoban yollar.

Bunların içinde acımasız olanı savaşlar olsa gerek. Kaç bin yıldır savaşlar bitmiyor. Savaşların yapıldığı bölgeler, geçmişe göre biraz daraldı. Bazı anakaralarda savaşlar olmuyor. Güçlü ülkeler, kendi savaşlarını başka ülkeleri birbirleriyle savaşa sürükleyip kendileri izleyici olarak kalıyor. Savaşa gönderdikleri askerlerin ise Anzaklar’dan farkı yok.

Geçtiğimiz günlerde bir haber kanalında gündemi yorumlayan yorumcuların konuşmaları ilgimi çekti. Onlara göre petrol zengini bir ülkenin yöneticileri, süper güç kabul edilen bir ülkenin bankalarına üç yüz milyar doların üzerinde para yatırmış. Ne diyelim para onun parası; gelip bana verecek değil ya. Karnını doyurmaktan aciz yoksul insanlara yardım yapacak kadar aptal değiller ya!

Sıradan insanlar gider, en yakınındaki güvendiği bir bankanın şubesine parasını yatırır. Başkaları da gider o parayı kredi olarak kullanır. Alan razı, veren razı olduğuna göre sorun yok demektir.

Parası çok olan, çok para kazananlar ise biraz farklı yol izlerler. Farklı yatırım araçlarında, farklı alanlarda, genelde farklı ülkelerde paralarını değerlendirmek isterler. Basında yer alan haberlerden öğrendiğim kadarıyla onlar Avrupa’nın güvenilir bir ülkesindeki bankalara paralarını yatırırlarmış. Onların derdi birikimlerden daha çok faiz elde etmek değil; paralarını güvenceye almaktır. Kendi ülkelerini kendi istekleriyle terk ettiklerinde o bankalardaki paralarını rahatlıkla kullanabilmektir.

Haber kaynaklarına göre dolar milyarderleri daha farklı yol izliyormuş. Başka bir televizyon kanalını izlerken yorumcuların verdikleri bilgilerin benzerlerini duydum. İlginç olan tarafı ise birbirlerini eleştiren, bunlarla yetinmeyip hakaretler, küfürler eden çevrelerin güvenilir haber kanalları. Aynı bilgiler her iki kanalda yayınlandı. Farklı olan tarafı sadece verilen rakamlardı. Biri üç yüz milyar doların bankaya yatırıldığını söylerken diğeri yedi yüz milyar dolar olduğunu söylüyordu.

Doğru olan hangisi? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz sözünü anımsadım. Adı geçen ülke petrolden kazandığı parayı bir ya da birkaç ülkenin bankalarına yatırmış. Para onların, kim ne karışır! Dilediği ülkenin dilediği bankasına para yatırır, dilediği zaman çeker. Aklıma gelen bir soru var: bu dolar milyarderi zenginler neden kendi ülkelerinde bankalara para yatırmaz?

Ancak ters giden bir şeyler olmuş. Adamların kazandıkları milyar dolarlara o ülkenin yöneticileri el koymuş. Sizler için büyük miktar olan banka hesapları onlar için leblebi çekirdek parasıymış. Siz para kazanmaya devam edin, fazla paranızı yine getirip bize yatırın. Yoksa ne paranız kalır ne de canınız! Emir büyük yerden geliyor.

Haberlerden anladığım kadarıyla benzer durumda olan başka dolar milyarderleri mutlaka vardır.

Batan banka haberleri duymuştuk. Müşterilerinin paralarına el koyan bankalar da varmış.

Söze bilgi kirliliğinden başlamıştım. Hangi haber doğru, hangisi yanlış; anlamakta güçlük çekiyorum. Çok para ile bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar arasında bir bağ var mı?

Ortadoğu’da çıkan savaşlar toprak kazanma, ülke sınırlarını büyütme amacıyla mı yapılıyor; yoksa benim anlayamadığım nedenlerden dolayı mı yapılıyor?

Nasrettin Hocamızın dediği gibi bilenler bilmeyenlere anlatsın!