Şark kurnazlığı, Doğu dünyasının anlayış, görgü ve davranış gibi özellikleri çerçevesinde olayları zamana yayma, boş vermişlik, neme lazımcılık içeren uzun vadeli planlar yaparak bir işte karşı taraftan istediğini elde etme işi.

Türkiye Futbol Federasyonu şike davasında tam anlamıyla bir şark kurnazlığı yaptı.

Futbol Federasyonu Etik Kurulu aylarca çalışarak hazırladığı ilk raporunda beş maçta şike, üç maçta şikeye teşebbüs kararı vermişti. Şimdi aynı etik kurul raporunu değiştirerek, “Şikeye teşebbüs var ama sahaya yansımamış! “ şeklinde hiç te etik olmayan bir utanca imza attı. Bu karara göre, şike yaptı diye tutuklanan Aziz başkan derhal serbest bırakılsın ve kendisinden özür dilensin!

Konuyla ilgili olarak Galatasaray kulubü yaptığı açıklamada ;

Türkiye Futbol Federasyonu'nun bugün açıkladığı kararlar, kamuoyu vicdanında büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Bu kararlar Türk kamuoyunun zekâsıyla alay etmek, adalet duygusunu hiçe saymak ve uluslararası kuralları görmezden gelmektir.

TFF bu tutumuyla Türk futbolunu telafisi mümkün olmayan bir çıkmaza götürmektedir. Başından itibaren Galatasaray'ı şike çamuruna bulaştırma çabası ve "bu sürece Galatasaray'ı da dahil edebilirsek işin içinden daha kolay çıkarız" zihniyeti bugün somut biçimde ortaya çıkmıştır.

Bu durum açıkça göstermektedir ki, TFF yönetimi artık Türk Futbolunu temsil eden, haklarını savunan, futbolumuzu ileriye götürmeye çalışan bir organ olma niteliğini kaybetmiştir. Galatasaray Spor Kulübü bu nedenlerle TFF yönetiminin Türk futboluna daha fazla zarar vermeden derhal istifa etmesinin zorunlu olduğuna inanmaktadır.

Star gazetesinden Yavuz Saltık da şöyle yazmış:

Şikeyi yazamayan, şike yapanlara ceza verilmesini savunamayan bir medya, bahis şirketi sahibi medya patronları, şike ile ilgili olarak çıkardığı kanunun arkasında duramayan bir meclis, sporun adliye koridorlarına taşınmasından hiç yüksünmeyen ve yargılananlara destek vermek için adliyede sabahlayan milletvekilleri ile aynı çağda ve aynı ülkede yaşıyoruz. Biz böyle bir utancın altında ezilirken çocuğumuza nasıl, “Evladım, spor iyi bir şeydir” diyebiliriz.

Hıncal Uluç diyor ki;

Saraçoğlu Stadı'nda, Fenerbahçeli futbolcuların dokunulmazlığı var. Aleni bu artık! Orada Fenerli futbolcu hatta birinci sarı kartı görünce mutlu oluyor; 'Bundan sonra serbestim. Artık her şeyi yapabilirim.'

Bu hakemlerle, bu kafayla Süper Final'in geri kalan maçlarından çok endişem var. Yani evvelden Saraçoğlu'ndaki Fenerbahçe-Galatasaray maçına kadar 'şampiyon belli olmasın' düşüncesinde olduklarını düşünüyordum. Yayıncı kuruluşun işine öyle geliyor çünkü... Beşiktaş kazansaydı maçı bundan sonraki maçlar biraz cazibesini kaybedecekti. Şimdi öyle de düşünmüyorum. Şimdi kupayı Fenerbahçe'ye vermeye kararlılar gibi geliyor bana. Bu kadar himaye edilmez bu takım.”

Galatasaray taraftarı arkadaşım Tulga Öziskender de şöyle diyor;

“Hocam, Galatasaray yönetiminin yerinde olsam,  bu şartlar altında dâhi takımı motive eder, bu mükemmel futbolunuza devam edin, alın şu şampiyonluğu” der, ardından kupayı alır ve bu sözde tarafsız  !!! Federasyonun şampiyonluğu resmi olarak tescil etmesini beklerdim. Sonra Türkiye'nin tescilli şampiyonu olarak Avrupa kupasına katılır, yeni sezonda takımın Türkiye liginden çekildiğini söylerdim.”

Futbol Federasyonu her hafta bu köşede şiir, rubai, müzik ve felsefe yazan beni de çileden çıkardığı için bunları yazmak zorunda kaldım.

Olmakta olanı yazamayan spor basınından, Futbol Federasyonundan, Etik olmayan Etik Kurulundan, her hafta Fenerbahçe’ye kıyak yapan hakemlerimizden ve olayları halının altına süpüren şark kurnazlığımızdan utanıyorum.

Hayatımız kargaşa, yaşam kültürümüz yok,

Hababam yaşıyoruz, hiç tekâmülümüz yok,

Batı gökte gezinir, biz hâlâ yerlerdeyiz,

Şarka güneş doğmuyor, karanlık seferdeyiz..(Mehmet Özata)