Bir aydır tartışılan bir konudur; bitecek gibi de değildir.

Önce bilinenden kısa bir özet:

Sözcü Gazetesi’nin başyazarı Rahmi Turan, 20 Kasım 2019 günlü köşe yazısında, CHP Kongresine yönelik olarak, “Bir CHP Milletvekili, 9 Kasım’da Saray’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile özel olarak görüşmüş” dedi.

Ve de kaynağım “Saray’dan biridir” dedi.

Yine Rahmi Turan 22 Kasım’da, bu kişinin Muharrem İnce olduğunu, sıkıştırılınca da haber kaynağının gazeteci Talat Atilla olduğunu söyledi.

Talat Atilla ise “Söyleyemem ama kaynağım aktif bir CHP milletvekili” dedi. Ve de olayı, “Hem CHP’deki haber kaynağıma hem de Kılıçdaroğlu’na teyit ettirdim” dedi.

Elbette bugün CHP’li dediği kaynağını açıklarsa bu kez de “CHP’li kaynağın, kaynağı kim?” diye sorulacaktır.

Ve de bu kaynak sorma, zincirleme devam edecek gibidir.

Yazılı ve görsel basında ağır eleştiriye uğrayan Rahmi Turan, yaptığının yanlış olduğunu söyleyerek “hata yaptım, pişmanım, özür dilerim” dedi.

Evet, dedi ama bir özürle telafi edilecek, geçiştirilecek bir konu mudur, iktidar alternatifi olan bir partide iç kavgayı tetiklemek?

-Elbette bir gazeteye ya da bir gazeteciye “kendi gelen haber” boşuna değildir.

-Rahmi Turan da bunu bilemeyecek kadar tecrübesiz bir gazeteci değildir.

-Ama neden bu kuyuya taş atmıştır, ya da attırılmıştır? Düşündürücü olan da budur.

* * *

CHP yöneticileri ise yaratılan bu krizi yönetememiştir.

Öncelikle bilinmelidir ki bu kumpasın, kurgulanmış bir operasyon olduğu kesindir.

Ama CHP-Saray kavgası, bu kumpasın arkasını görmeyi engeller olmuş, habere önyargılı yaklaşılmıştır.

Nitekim Kılıçdaroğlu, yazının çıktığı gün FOX TV’deki söyleşide “Haberim var, doğrudur ve biliyorum” diyerek, genel başkan kimliği ile en büyük siyasi hatasını yapmıştır.

Oysaki “Ben inanıyorum ki, partimden kimse böyle bir terbiyesizlik yapmaz” demiş olsaydı, bu konu daha başında sönmüş olurdu; beklenen ve istenen sansasyonu yaratamazdı.

Muharrem İnce ise “CHP Genel Merkezi’nde bir çete var. Genel Merkez mutfağında planlandı. Bana kumpas olduğu ortada” diyerek çok erken bir bakışla, parti içi tartışmayı tetikler olmuştur.

Sonuçta bu önyargılı bakışlarla, bu kurguları yapan iradenin ekmeğine yağ sürülmüştür. Bu bakışlarla, kendi ayağına kurşun sıkılmıştır.

Ve de gülünüp geçilerek etkisinin kırılması gereken bir konu, dallanıp-budaklanıp CHP’yi sokak tartışmasının içine çeker olmuştur.

* * *

Peki, bu kurgunun getirisi-götürüsü nedir, ne olabilir?

Eğer bundan sonrası iyi yönetilemez ise;

Eğer bu kurguya teslimiyetçi bir tavır takınılır, teslimiyetçi bir dil kullanılırsa;

-Bugüne kadar oluşan ve yükselen olumlu gelişmelere yazık edilecektir.

-Bu konu kolay kolay unutulmayacaktır.

-CHP’nin etkin elemanları, yöneticileri birbirine kuşkulu gözlerle bakacaktır.

-Kurucu değerleri üzerinde taşıyan ve bu değerlerin temsilcisi olan Sosyal Demokrat siyaset, büyük ölçüde zarar görecek, bir tahribat yaşayacaktır.

Sonuçta bu kavga Sosyal Demokrat siyasete, genel olarak tüm sola zarar verecek, yükselerek oluşan güveni sarsacaktır. Ve de soldan beklenen umudu zayıflatacaktır.

Özet olarak; muhalefetin kitlesel gücü olan, son seçimlerde grafiği yükselen CHP’yi, bir iç kavgaya hapsedecektir.

Zaten yaratılmak istenen, beklenen amaç da bu olsa gerek.