İnternete sınırlama getiren yasanın kabulü, Osmanlı İmp.nun 1450 yılında icat edilen matbaayı tam 277 yıl sonra, 1727 yılında yurda getirmesine benziyor. Demek ki, Avrupa ile aramızdaki 277 yıllık gelişmişlik farkı ilelebet devam edecek.
Özgür düşünce olmazsa toplumsal gelişme de olmaz.
Batı, özgür düşünceyle hayatı ve olayları “neden, niçin, nasıl?” diye eleştirel akılla sorgulayarak uygarlık yarışında doğuyu solladı ve dünyanın patronu oldu. .
Bugün batı düşünüyor, icat ediyor, yapıyor, satıyor. Doğu ahmak müşteri gibi milyarlarca dolar ödeyerek alıyor, alıyor, alıyor…
Nurray Butler diyor ki; “ Dünyada üç grup insan vardır; bir şeyi yaratan veya yapan küçük seçilmiş bir grup. Bir şeyin yapılmasını seyreden büyükçe bir başka grup. Neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık.”
Öyle anlaşılıyor ki, bizler neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık olmaya devam edeceğiz.
Yaklaşık on sene önce Çorum Haber’de yazdığım şu dörtlük çok eleştirilmişti.
Batı her şeyi sorgular, felsefeye tapar,
Doğu her şeye inanır, felsefeye yan bakar,
Biri eleştirel akılla düşünür, yapar, yapar,
Biri “Her şey Allah’ın hikmeti der.” yatar, yatar…(Mehmet Özata)
Fazla söze gerek var mı ?
Ann Landers te şöyle diyor ; “Tanrı bize iki yuvarlak organ verdi. Biri düşünmek, diğeri oturmak için. Başarı hangisini kullandığınıza bağlıdır.
Dün gece Kadıköy Evlendirme Dairesinde hemşehrimiz Serap Mutlu Akbulut korosunun konserine gittim. Konuk sanatçı da Melihat Gülses olunca 350 kişilik salon tamamen dolmuş. Yaklaşık, 80-100 kişi ayakta kaldık.. Protokolde yer ayırmayı unutmuşlar. Konseri izleyemedim. Serap hanımın ağabeyi bestekâr Dr. Ümit Mutlu İstanbul Üni. Korosundan arkadaşım, onu da göremeden salondan ayrıldım.
Bu kadar enseyi kararttıktan sonra biraz da mizah yapalım.
Ünlü oyun yazarı Sacha Guitry, on yedi yaşında yazdığı ilk oyununu bir tiyatroya verir. Tiyatronun müdürü oyunu okuduktan sonra, “Çok güzel bir oyun” der. Yalnız sersemlerin anlayamayacağı bazı yerleri çıkarmak gerek.
Sacha Guitry, “peki” der, “anlamadığınız yerleri çıkarın.”
Babası Michelangelo’nun ressam olmasını hiç istemiyormuş. Bir gün küçük Michelangelo resim yaparken babası birden içeri girip de bağırıp çağırmaya başlayınca, küçük dâhi korkup sinmek şöyle dursun, ateş püsküren babasını yüzüne bakıp, “ işte bir kızgın baba resmi çizmek için eşsiz bir model!” demiş.
Abraham Lincoln İngilizleri kızdırmaktan büyük zevk duyardı. Bir gün karşılaştığı bir Kızılderiliye: “John Bill” dedi. “İngiliz demiryollarının üzerinde hiç güneş batmadığını ve bunun ne demek olduğunu biliyor musun? “Pek tabii biliyorum” dedi Kızılderili. “Tanrı onlara karanlıkta itimat edemiyor ya ondan”.
Meşhur Yunan filozofu Anaksagores’e ölüm döşeğinde yatarken, talebeleri nereye gömülmek istediğini sormuşlar. “Atina’ya mı, doğduğun köye mi?” Filozof” Nereye isterseniz oyaya gömün. Nasıl olsa öbür dünya her yere aynı uzaklıkta.”
Bu sabah yeni bir dörtlük yazdım, bakalım beğenecek misiniz?
Gözlerim ruhumun penceresidir,
Yokluğu da varlığı da gördüm onlarla,
Hayatım aklımın bir seceresidir, (Secere= hayat öyküsü)
Okudum, yazdım, hamdım, oldum onlarla…
(Mehmet Özata)