Gün, 1 Ekim 2019 Salı… Meclis açıldı.

Gün, 4 Ekim 2019 Cuma… AKP Kızılcahamam’da, CHP Abant’ta kampa çekildi.

-Kampta, yeni dönemin yol haritası belirlenecek.

-Elbette dönüşte yine Salı Grup konuşmaları da başlayacak.

-Yine ağır hakaretler yapılacak.

-Yine sokak jargonu meclise taşınacak.

Ve barışa giden yolların değil ama siyasal çatışmanın yol taşları döşenecek. Toplumsal yarılmanın koşulları canlı tutulacak.

Hem de mecliste… Hem de meclis salonlarında… Hem de meclis koridorlarında…

Ve hem de en yüksek sesle…

Oysaki sömürge devletlerde barışın yol taşları döşenmez. Çünkü barışık olmayan bir topluma hükmetmek kolaydır. Barışık olmayan toplumu sömürmek kolaydır.

Ve barışık olmayan toplumda milli heyecanı söndürmek de kolaydır.

* * *

Zaten ülkemizde de, ikinci dünya savaşından sonra milli heyecan söndürülmüştü.

Çünkü Batı Bloku’na iltihak eden Türkiye’de milli heyecan eritilmişti.

Toplum daha o günden başlayarak kamplaştırılmış, hem de geri dönüşü çok zor olan bir süreç başlatılmıştı.

68 kuşağı bu heyecanı yeniden ayağa kaldırmak istemişti. Ve de bu heyecanı toplumun damarlarına aktarmak istemişti…

Ama o kuşak büyük bir şiddetle imha edilmişti.

Çünkü o kuşağın başlattığı rüzgâr, barışık bir Türkiye’den çekinen, milli heyecanı yüksek bir toplumdan ürken dış ve iç güçleri korkutmuştu.

* * *

Sonuçta toplum bugün daha da yarılmış, tedavisi zor bir hastalığa yakalanır olmuştur.

Çünkü ağırlığı iktidar yanlısı olmak üzere:

-Yazarlar paylaşılmıştır bu ülkede.

-Sanatçılar paylaşılmıştır.

-Gazeteler paylaşılmıştır bu ülkede.

-TV’ler paylaşılmıştır.

-Ve de öyle ki, çocuğunun dirisini isteyen, dirisi yoksa ölüsünü isteyen anneler bile paylaşılmıştır bu ülkede.

Yani Cumartesi anneleri, Cuma anneleri ve de dağdaki çocukların anneleri…

* * *

İşte böyle bir Türkiye’de Grup konuşmaları yine başlayacaktır.

Geçmişte olduğu gibi başkan konuşacak grup alkışlayacaktır. Alkışlama yetersiz görülürse alkışlayıcı grup getirilecektir.

Ve de yine iktidar konuşacak, muhalefet dinlemeyecektir; muhalefet konuşacak, iktidar dinlemeyecektir.

Yani toplumsal sorgulama yeteneği gelişene kadar bu hep böyle olacaktır.

Üstelik bu ülkede, TV kanallarındaki haber sunucuları da birer siyasi amigo olmuştur.

-Sunucu olmaktan çıkmışlar, medyada sözcü olmuşlardır.

-Haberleri okurken kışkırtıcı dil kullanmışlardır.

Daha genel bir ifadeyle, toplumun zekâsıyla alay eder olmuşlardır.

* * *

Evet, artık şu Salı Grup konuşmaları olmasa diyorum.

Çünkü İstanbul depreminde bile, ortak bir dilin oluşturulamadığı…

Ve de yaşanan bir felaketin, yaşanan bir acının bile, siyasal ranta dönüştürüldüğü ülkemizde, bugüne kadar yapılan tüm grup konuşmalarında:

-Kin ve nefret ekilmiştir, yine ekilecektir.

-Toplumdaki öfke yükseltilmiştir, yine yükseltilecektir.

-Toplumun kimyası bozulmuştur, yine bozulacaktır.

İşte bu nedenlerle, amacının dışına çıkan bu grup konuşmaları olmamalıdır.