“Müminin görevi, varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin, acıyı bal eyleyendir.” dedi, Partili Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, aynen böyle buyurdular.
Sabır sözcük anlamı; “Acı, yoksulluk, haksızlık vb. üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi, ...” Eğer bir sözlüğü açar bakarsanız karşınıza bu tanım çıkacaktır.
Aslında sadece bu tümce bile bilinç altında bir itiraf niteliğindedir. Ülkeye acı yaşatılmış, ülkenin yoksullaştırılmış ve insanlara haksızlık yapılmış olduğunun itirafı…Ve “bunlara sabırla katlanmaktan başka şey kalmadı” sözü…
18 yılın sonunda iktidarın ülkesine vaadi sadece sabır oluyor. “Yoksulluğu kaldırdım, işsizliği yendim, ülkeye refah ve mutluluğu getirdim. Adaleti ve liyakati doruğa çıkardım. Dolar ve Euro karşısında paramızın değerini korudum. Yolsuzlukların kökünü kuruttum. Yakınımı ve yandaşımı korumadım. Ülkemin her bireyine eşit, adil, tarafsız hizmet verdim” denilemiyor. 
Ülkemize çektirilen acılar, yoksulluk, yolsuzluk ve haksızlığı yazsak ne kitaplara, ne ansiklopedilere sığar. Sadece son bir hafta içinde televizyon izlerken konulan yasakları yazsam bir ip ucu verir mi?
Açtım televizyonu tam haberlere odaklandım izliyorum. Sunucu Milli Eniştemiz, Hayırsever İşadamı Reza Zarrap(!) haberini veriyor. Arkadan reji sunucuyu uyarıyor, “Reza Zarrap olayına yayın yasağı geldi, sakın detaya girmeyelim.”
Yine bir haber yorum programında sunucu; Uşşaki Cemaati şeyhi Fatih Nurullah’ın 12 yaşındaki kız çocuğuna istismardan tutuklandığı haberini veriyor. Arkadan reji uyarıyor “Sakın ha bu konuda RTÜK tarafından yayın yasağı geldi.” Sunucunun dili boğazında kalıyor.
Son olarak geçtiğimiz akşam Tele 1 Televizyonunda, Anında Manşet programı sunucusu Tuncay Mollaveisoğlu şehir hastaneleri konusunu işliyor. Prof Dr. Duran Bülbül şehir hastanelerinin bir yıllık kirasına bir hastane yapılacağını açıklıyor. Arkadan reji uyarıyor. “Bu konuda RTÜK tarafından yayın yasağı var, konuya girmeyelim, ekran kararmasın”… Konuşmacı “Tamam o zaman isim vermeden konuşalım” diyor ve program isim vermeden işaretler yoluyla devam ediyor. 
Ülkeyi ‘körler sağırlar, birbirini ağırlar’ söylemine dönüştürdüler. Ülkede özgürlüğün ö’sü, demokrasinin d’si, mutluluğun m’si, hakkın h’si kalmadı. 
Haklı olarak halka sadece sabır aşılamaktan gayri bir yol gözükmüyor. Halkımız sabrı dervişler üzerinden çok güzel özetlemiş. Hem de iki şekilde, alimce ve asilce: “Sabreden derviş sabrederken gebermiş”… Soruyoruz 18 yıldır bekleyen Türk halkına gebermeyi mi öneriyorsunuz?
Oysa bu sözün bir başka söylemi daha var “Sabreden derviş, muradına ermiş” Fakat bu iktidar sabır süresini çok geçirdi. 18 yıllık sabır az zaman değildir. İktidarın bahsettiği sabır birincisine uyuyor. 
Sabır; kendi kendini yiyip tüketmeden yaşayabilmenin tek koşuludur. Beklemektir, umut etmektir, dayanabilmektir tüm zorluklara ve yaşamı göğüslemektir. Zor fakat çoğu zaman sonu huzur ve mutluluktur. 
Sabrettik, sabrediyoruz fakat ‘gebermek’ için değil, pandemi döneminde halkına 5 maskeyi veremeyen iktidar, ülkeye huzur ve mutluluk veremez. 
Sabrediyoruz, ülkeyi tez zamanda, yönetemeyenlerin gidip,  liyakat sahibi, laik, demokrat ve uygar şekilde, Cumhuriyet değerlerine bağlı bir iktidarın iş başına gelmesi için.