Yıllardır bitmeyen ve de giderek büyüyen önemli bir ülke sorunudur.
12 Eylül darbesiyle başlamıştır. Darbe mantığı ile YÖK oluşturulmuş, üniversiteler kontrol altına alınmak, rektörlükler bu amaç için kullanılmak istenmiştir.
Çünkü üniversiteler; modern dünyaya açılan bilim, teknoloji ve kültür merkezleridir. Toplumsal gelişmenin lokomotifidir.
Bugün ülkemizde; 1933 yılında 1 olan üniversite sayısı 108'i devlet, 73'ü vakıf olmak üzere toplam 181 olmuştur.
Elbette bu bilim ve kültür üreten merkezlerin yönetimi çok önemlidir.
Ama bu ülkede her rektör atanması; üniversitelerde ve toplumda itirazla karşılaşmış, cumhuriyet karşıtlığının işareti, geriye gidişin bir inşası gibi görülmüştür.
Nitekim İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne, en çok oy alan değil de az oy alan atanınca rektör atama konusu yine gündeme düşmüş, büyük tepkiler olmuştur. Akademik camiada ve üniversite öğrencileri arasında protestolar yapılmıştır.
İşte bu nedenlerle; sorun atamayı yapan cumhurbaşkanında mıdır, yoksa atama sisteminde midir? Bu tür atamaları savunan mı haklıdır, karşı olan mı haklıdır bir bakalım dedik.
Rektör atamaları nasıl olmakta, hangi kriterlere dayandırılmakta, her dönem tartışma konusu olan bu sorun nasıl giderilmelidir bir görelim dedik.
***
Önce bugüne kadar yapılan rektör atama sistemine bir bakalım:
(1933-1946) yıllarında Milli Eğitim Bakanı'nın önerisi üzerine Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'nın imzaladığı üçlü kararname ile atanmakta idi.
(1946-1981) yıllarında öğretim üyeleri tarafından seçilmekte idi.
(1982-1992) yıllarında YÖK Başkanının önerisiyle Cumhurbaşkanı tarafından atanmakta idi.
1992'den sonra ise atama, kademeli bir elemeye dönüştürüldü.
Üniversite öğretim üyeleri tarafından yapılan gizli oylamada, 6 aday oy sıralamasına göre YÖK'e gönderilmekte.
YÖK genel kurulu gelen 6 kişiden gizli oyla 3 aday belirlemekte.
Bunun için gizli oyla önce birinci, sonra ikinci, daha sonra da üçüncü seçilmekte...
Bu üç aday Cumhurbaşkanına gönderilmekte... Cumhurbaşkanı da bunlardan birini rektör olarak atamakta...
İşte halen geçerli sistem budur.
YÖK ve Cumhurbaşkanına seçme hakkı tanındığına göre sorunun kaynağı da budur. Ve bu sistem var olduğu sürece de rektör atamalarındaki şikâyet yok olmayacaktır.
Çünkü sorun; sorunu yaratan sistemin yok edilmesiyle çözüleceği yerde, YÖK'ün ve de özellikle Cumhurbaşkanının iradesinde aranmaktadır.
***
Şimdi de yapılan ve eleştirilen atamalardan örneklere bir bakalım.
Yıl 2008... Kastamonu Üniversitesi rektör adaylarından Prof. Dr Mustafa Safran en yüksek oyu almıştır, ama rektörlüğe 1 oy alan Prof. Dr. Bahri Gökçebay atanmıştır. Atamayı yapan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'dir.
Yıl 2012... İTÜ rektör adaylarından Prof. Dr. Muhammed Şahin 458 oyla en yüksek oyu almıştır, ama rektörlüğe 317 oyla ikinci sıradaki Prof. Dr. Mehmet Karaca atanmıştır. Atamayı yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'dür.
Yıl 2015... İstanbul Üniversitesi rektör adaylarından Prof. Dr. Raşit Tükel 1202 oyla en yüksek oyu almıştır, ama rektörlüğe 908 oy alan ikinci sıradaki Prof. Dr. Mahmut Ak atanmıştır. Atamayı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'dır.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Ve bu durum, her rektör atamasında yaşanacak ve de yaşanan bir sorundur.
***
Elbette ki, Avrupada aranan kariyer ve liyakat yerine Türkiye'deki kriterler;
Alevi-Sünni, Türk-Kürt, laik-muhafazakâr, sağcı-solcu, dinci-dinsiz ve şimdi de paralel mi değil mi ölçülerine indirilirse olacağı budur.
Cumhurbaşkanı, kendine verilen yetkileri bu ölçülere göre kullanırsa...
Her gelen cumhurbaşkanı kariyer ve liyakat yerine siyasi, inanç ve etnik farklılıkları ölçü alırsa ve de kendi siyasi düşüncelerini de buna katarsa olacağı budur.
Ve o gün karşı olanlar bugün savunuyorsa...
O gün savunanlar bugün karşı oluyorsa...
Yalnız Rektör atamasında değil, neredeyse her konuda böyle ikili bir kimlik sergileniyorsa...
Olacağı budur.
***
Peki, ne olmalı, nasıl seçilmelidir?
YÖK devreden çıkarılmalıdır. Her üniversite, rektörünü kendi seçmelidir. Cumhurbaşkanı üniversitede oluşan iradeyi onaylamalıdır.
Yani çözüm demokratik bir yapılanmada aranmalıdır, Cumhurbaşkanı ve YÖK'ün kerametinde değil!