ABD Başkanı Trump, Venezüela muhalefet lideri Juan Guaido'yu devlet başkanı ilan etti, devlet başkanı Maduro'yu tanımıyorum dedi.

Bir başka ifadeyle seçimle iş başına gelen Nicolas Maduro'ya darbe yapmaya kalkıştı.

Daha da açık bir ifadeyle, bir eyalete vali atar gibi özellikle bağımsız bir ülkeye 'başkan' atadı.

Peki, bu politik tavır Trump'un kişisel kararı mıdır? Hayır...

Amerika'da başkanlar Amerikan güç odaklarının, uluslararası tekellerinin kararını yansıtır, onların politik ve ekonomik hedeflerini dillendirir.

Elbette bu bir darbe girişimidir; bunun başka bir izahı da yoktur. Ve de Venezüela benzeri tüm mazlum ülkelere de bir gözdağıdır.

Zaten 2002 yılında da Devlet Başkanı Hugo Chavez'e karşı Amerikan destekli bir darbe girişimi yapılmıştı. Ama halkın ve ordunun karşı duruşuyla püskürtülmüştü.

Elbette, bugünkü darbe girişimine karşı da dünyada yeni bir mevzilenme oluştu.

Türkiye, Rusya, Çin, Filistin, Meksika Venezüela Devlet Başkanı Maduro'nun yanında yer alırken; Kanada, Almanya, Fransa, İspanya ve İngiltere Amerika'nın yanında yer aldı.

* * *

Venezüela; 916 bin kilometrekare alanı, 32 milyon nüfusu ve resmi dili İspanyolca olan bir Latin Amerika ülkesidir.

Kristof Kolomb'un 1492'de Amerika'yı keşfinden sonra 300 yıl İspanyol sömürgesi olmuştu.

Aslında Amerika kıtasının keşfinden sonra tüm Latin Amerika İspanya Krallığı'nın bir parçası olmuştu.

Venezüela 1811’de bağımsızlığını kazanmıştı.

Bugün Venezüela, OPEC (Petrol İhraç eden ülkeler teşkilatı) raporuna göre, dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip bir ülkedir.

İşte bu petrol, bu ülkenin başına bela olmuştur!

* * *

Peki, Amerika'nın bu müdahalesinden amaç nedir?

Venezüela'ya demokrasi mi getirmektir?

-Tıpkı Afganistan'a getirildiği gibi...

-Tıpkı Irak'a getirildiği gibi...

-Tıpkı Libya'ya getirildiği gibi...

Hayır...

Oysaki bu, 2000 yılından itibaren Hugo Chavez'le yükseltilen ve Maduro ile devam eden "Latin Amerika Milliyetçiliği'nin bastırılmasıdır.

Ve de bu, özellikle "Arap milliyetçiliği"nin doğum yeri olan Suriye'nin parçalanarak, Irak'ın işgal edilerek, Libya'nın yerle bir edilerek yükselen Arap milliyetçiliğinin bastırılması, tarumar edilmesi gibidir.

* * *

Ve de asıl amaç:

-Balkanlar'da yapıldığı gibi, özellikle ABD'nin arka bahçesi gibi gördüğü Latin Amerika'yı ABD kontrolünde bir siyasal yapıya dönüştürmektir.

-Latin Amerika'daki millileştirmelerin önünü kesmek, yurtsever politikaları tasfiye etmek, piyasa ekonomisi ile emperyal politikalara boyun eğdirmektir.

Yıllar önce Şili'deki kanlı darbenin, 2002'de Venezüela'da Hugo Chavez'e karşı yapılan başarısız darbenin, Honduras'taki askeri darbenin, Paraguy ve Brezilya'da Amerikan destekli iktidar değişikliklerinin amacı budur.

Ve de amacı, rezervi en zengin ve dünyanın en kaliteli Venezüela petrolünün üretimine hükmetmek, tüketimine sahip olmaktır.

* * *

Peki, Türkiye'nin tavrı nasıldır?

Türkiye'nin tavrı ve de aldığı siyasal duruş doğrudur.

Darbelere karşı gelmek, bağımsız bir ülkenin iç işlerine karışmamak, özellikle de seçimle gelmiş iktidarları tanımayan siyasetlere karşı bir duruş göstermek, Türkiye'nin özellikle kurucu ilkelerinden biridir.

Elbette burada bugünkü yöneticilere, bir konuyu da hatırlatmak gerekir.

Komşumuz Irak işgal edilirken, Suriye'nin parça parça edilip siyasal haritası bozulurken, Libya petrollerini paylaşmak için Libya yerle bir edilirken ABD ve Batılı emperyal güçlerin yanında yer almış olmak, doğru ve ilkeli bir milli duruş olmamıştır.

Ve de bu ülkenin kurucu değerlerine hiç uygun düşmemiştir.

Bunun için, Emre Kongar'dan esinlenerek diyoruz ki, "Suriye politikasında Esad'a "Esed' denilir olmuştu; Venezüela politikasında da Maduro'ya 'Madara' denilir olmasın."