İş yaşamı içerisinde çalışanların farklı eğitim ve kültür sevisinde olmaları onların değişken performans ve başarı göstermeleri sonucunu doğurmaktadır, bu durumun sebepleri konusunda kimi yöneticiler:
• Çalışanların şirket gelişimine ayak uyduramadığını,
• Sorunun ülkenin eğitim politikalarından kaynaklandığını,
• Uygun elamanın tedarikinde sorunlar olduğunu,
• Çoğunlukla da çalışanların algı ve yetenek eksikliği olduğunu ve suçun bizzat çalışanlardan kaynaklandığını düşünebilmektedir.
Bu aşamada bir tespit daha yapmak gerekir:
• Peki, Yaşanan sıkıntılarda yöneticinin sorumluluğu hiç mi yok?
Çalışma yaşamında birçok şirkette işe alınan elemanın hemen iş başı yapması ve ondan beklenen performansı ve görevi yerine getirmesini beklenmektedir. Doğal olarak çalışanlar da hatalar yaparak, stres ile işi öğrenmeye çalışmaktadır. Yıllar içerisinde terfi ve yükselme olanağı olmayan bu tip işlerde liyakat ve performans değerlendirme kriterleri olmadığı için başarının değerlendirilmesi de söz konusu değildir.
Yine birçok işletmede ( günümüzde hala mevcut) şirket yönetimleri personelin gelişimi ve başarısı için değil “onların hata ve kusurlarını arayıp bulmak üzere” yapılandırılmıştır. Bu durumdaki çalışanlarda “yakalanmamak”, “işten atılmamak” için yanlış yapmamaya, verilen dışında iş gelişimi için katkılarını ve hatalarını gizlemeye yönelik davranışlar sergileyerek günü kurtarmaya çalışmaktadır.
Baskı ortamlarının da olduğu bu tip işlerde getirecekleri bir öneri ya da gelişimin yönetim tarafından “ukalalık” ,”eski köye yeni adet getirmek” davranışı olarak algılanacağını bilen personel, kapasitesinin altında salt verilen işi iyi yapmaya yönelmektedir. Bu işletmelerdeki çalışanlar kendilerini geliştiremedikleri için olası gelişmelere karşıda tutucu davranabilmektedir.(Reorganizasyon yaptığım birçok işletmede bu tip direnç gösteren personele sıklıkla rastladım.) Atalete düşmeye mahkûm benzeri işletmelerde kimi personel gelişimin ve değişimin rahatlıklarını bozacağını hatta işlerinden olacaklarını düşünerek büyük engeller çıkarabilmektedir.
Günümüzde çağdaş yönetim modeli uygulamayan patron/yönetici emri ile sevk ve idare edilen işletmelerde yukarıda yer alan sıkıntılar hala devam edebilmektedir, özellikle kıdemli ve eski çalışanlar daima işlerinin “püf noktası” dediğimiz kısımları kendi inisiyatifinde kalması için mücadele etmekte bilgi paylaşımında bulunmamakta ve dolaysıyla ”kendisinin bildiği ama başkalarının bilmediği” bu hususlar sebebiyle işletmede gelişim olmamakta aksine gerileme yaşanmaktadır oysa vahşi kapitalizm unsurlarının yaşandığı rekabetin keskin ve cari olduğu dinamik piyasalarda gelişim çok önemlidir AYNI YERDE KALANLARIN “ARSANA BEYGİRİ GİBİ” ÜRETİM YAPTIKLARINI SANMALARI AMA KENDİ KENDİLERİNİ VE KAYNAKLARINI TÜKETTİKLERİNİ UNUTMAMAMIZ GEREKİR
Sonuç olarak GELİŞİM her dönem ve çağda en az destek bulan bir yapıdır kimse mevcudun bozulmasını var olanın kaybolasını istemez, eğer yerine konulacak şeyin ne olduğu iyi anlatılmazsa var olanı sürdürme eğilimi her zaman kazanacaktır.

Not: Makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun haber vermek koşuluyla kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.