“Apartmanlarda yaşayanlar kışın ne olduğunu bilmezler”

Yalancı bahar, pastırma yazı, Zemheri ayı… Kuşaklar boyu insanlar, yaşadıklarını sözlerle, yazılı kaynaklarla aktarmışlar. Kimi zaman deyimlerle; kimi zaman da ata sözleriyle… Şiirler yazılmış, şarkılar, türküler bestelenmiş.

Acı tatlı, fark etmez, insan yaşamadan anlayamıyor. Pastırma yazında içimizi ısıtan güneşi, buz kesen havada ölümü beklemek sözlerle anlatılamaz. Aynı kurallar dünyamızda yaşayan tüm canlılar için geçerlidir.

Soğuk günlerin ardından gelen güneşin ışıkları içimizi ısıttı. Sokakta yaşayan sahipsiz kediler köpekler pastırma yazından yararlandılar. Gece soğuk havada yaşayan sokak hayvanları, kış aylarında asla bulamayacakları güzelliklerin tadını çıkardılar.

Ara sokaklarda dolaşıyorum. Buralarda yaşayan insanların dışında gelip gideni az olan yerler. Bizim dışladığımız Çingene dediğimiz insanlar. Onlar kendilerine “Roman” derler. Kendi dillerinde bu sözcük insan anlamına geliyormuş! Onların yeni komşuları var. Kendi ülkelerinden canlarını kurtarabilmek için yollara düşenler…

Açlık, susuzluk bizler gibi diğer canlıların da en büyük derdi. Akşama kadar koşuşturan kedileri, köpekleri görürsünüz. Sokaklarda ekmek derdinde olan sadece onlar değildir. Zamanla yarışan insanlardan uzak durmaya çalışan kuşlar… Kuşlar belki bir saniye gecikmiş olsalar araçların altında kalacaklar. Onlar ölümü göze alıp kursaklarını doldurmak zorundadırlar.

Kış ayları yaklaşırken yeni bir sorunla karşılaşırlar. Ara sıra yağan yağmurların yerini soğuk havalar alır. Karın doyurmak, soğuktan korunmak sokaklarda yaşayanlar için kolay değildir.

Koltuk üzerinde pastırma sıcaklarının tadını çıkaran kediler, fotograf çektiğimi anladılar. İnsanlardan çektiklerini hiçbir şeyden çekmeyenler, benden kurtulmaya çalıştılar.

Yanlarından ayrıldım. Küçük sanayi sitesinde dolaşırken aç olduğu, açık seçik belli olan bir kedi yavrusu yolumu kesti. Bildiğim kadarıyla yakınlarda yiyecek satan lokanta, bakkal gibi yerler yoktu. Hurda malzemelerin geri dönüşüm için işlendiği hurdacıda bir delikanlı gördüm. Türkçeyi çok güzel konuşuyordu. Kedinin aç olduğunu söyledim. Yakınlarda yiyecek satan yerleri öğrenmek istedim.

Lokantada karnını doyurduğunu söyledi. Elindeki yoğurt kabının kapağını açıp kediye verdi. Ayaküstü sohbet ederken komşu ülkeden geldiğini söyledi. Sokaklardan topladığı hurda metalleri iş çeşitlerine göre ayırdıktan sonra döküm fabrikalarına gönderiyorlarmış. Birçok insan, bırakın bu tür yerlerde çalışmayı; o sokaklarda dahi geçmezler.

“Tok açın halinden anlamazmış” derler. Bu sözler elbette kedi yiyeceğini bir kedinin eniğiyle paylaşan biri için söylenmiş söz değildir.