Anadolu, yiğidin harman olduğu yerdir. Yiğidin olduğu yazını turası, mührü ise acıdır. Binlerce yılda yaşanan onca acının çığlığı ise ağıtlar olmuştur. Ölüm acısı, toplumların hayatında en derin köklerden biridir.
Eski çağların arkeolojik kazılarında Hitit mezarlarda bulunan “gözyaşı şişeleri” ölüm acısının ne denli derin kök olduğunun göstergesidir. Dönemin inancına göre “gözyaşı şişeleri” öbür dünyaya göçen kişinin ne denli sevildiğinin işareti olarak mezarlara konulmaktadır. Ölünün ardından gözyaşı şişelerine yaş döken insanlar vardır. Bunlar ölenin yakınları değil bu iş için bir karşılık alanlardır. Sonraki dönemde ise “gözyaşı şişeleri”nin yerini ağıtlar almıştır.
Ağıtların biricik teması ölümdür. Nasıl olursa olsun. Ağırların, ölümün hemen ardından söylendiği gibi zaman içinde de yakıldığı görülmektedir. Ağıtları ölen kişinin yakınları söylediği gibi özel ağıtçılar da para karşılığı söylemektedir. (Sığıtçılar, diyeşçiler vb.) Ayrıca çevrede yaşayan Âşıklar da ağıt yakmaktadır. Ancak ağıtlar, asıl kadınların eseridir. Çünkü kadın, anadır, bacıdır, eştir.
Ağıt yakma geleneği; ağıtçı, cırcır, cır, sagıcı, ses veren, sağımak, sığıtçı, sızlayan, yakım, yas çağırmak gibi sözlerle ifade edilmektedir.
Ağıtlara geniş bir açıyla baktığımızda Türk halk şiirinin ve türkülerimizin ana kaynağını ağıtların oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Girişte söylediğimiz gibi ölüm acısı, toplumların hayatında en derin köklerden biridir.
İşte bu bağlamda ağıtların ve arka plandaki öykülerinin derlenmesi önemlidir. Çünkü ağıtlar salt bir kişinin ölüm acısının çığlığı değil o dönemin sosyokültürel yapısını anlamada eşsiz metinlerdir.
Hasan Korkmaz’ın “Öyküleriyle Çorum Yöresi Ağıtları” adlı çalışması kültürümüzün bu derin kökünün yitip gitmemesi için seçkin bir kaynak oluşturmaktadır. (Kültür Ajansı Yayınları, Ekim 2015)
Anadolu’da Âşık geleneğinin bir işlevi de toplumda iletişimi sağlamaktır. İletişim araçlarının ve okuma-yazmanın yaygın olmadığı kapalı toplumsal yapıda âşıklar köyleri gezerek olan biteni aktaran kişilerdir. Bir yörede yakılan ağıt, âşıklar eliyle yaygınlaştırılmıştır.
Son dönemde Türkiye’de yaşanan kırsaldan göç ve plansız kentleşme olgusu ağıt geleneğini olumsuz etkilemiştir. Daha önce yakılan ağıtların bilenlerle birlikte toprak olmaması için Hasan Korkmaz’ın yaptığı derleme hem önemli, hem de değerlidir.
Ağıtlar konusunda başta Yaşar Kemal, Sabahattin Eyüboğlu, Ahmet Şükrü Esen, Muhan Bali, Ahmet Z. Özdemir, Alpay Kabacalı, Baki Yaşa Altınok vb birçok araştırmacı ve yazar yaptıkları çalışmalarla binlerce ağıtı öyküleriyle derlemişlerdir.
Hasan Korkmaz konuyu araştırırken Çorum yöresi ağıtları üzerine bir derleme çalışması olmadığını görmüştür. Hasan Korkmaz sahada çalışırken görmüştür ki yitip giden ağıtlar derlenenlerden daha çoktur. Öyle ki ağıtı yakan kişi bile o ağıtı hatırlayamaz duruma gelebilmiştir.
Bu çalışma hem yazılı kaynaklar taranarak, hem de saha çalışması yapılarak kültürümüze seçkin bir eser kazandırmıştır. Kitaba önsöz yazan Prof. Dr. Hayrettin İvgin’in de belirttiğin gibi “Keşke her ilin bir Hasan Korkmaz’ı olsa da diğer illerin ağıtlarını öyküleriyle okuyabilsek.”
Meraklısı için ek: Hasan Korkmaz Kimdir?
1956 Yılında Çorum, Merkez Karagöz Köyü’nde doğdu. İlkokulu kendi köyünde, ortaokulu, liseyi ve Eğitim Enstitüsünü Çorum’da okudu. Halen Çorum’da öğretmenlik yapan Hasan Korkmaz’ın “Kayıp Şiirler” adlı bir şiir kitabı bulunmaktadır.