Bugün 10 Kasım...
Şiirler okunacak... Nutuklar atılacak...
“Atam sen çok büyüksün” denilecek...
“Sen kalk da ben yatam” da denilecek...
Anıtkabir'e insan seli akacak...
Atatürk'e şikâyetlerde bulunulacak...
İçi dolu törenler yapılacak, içi boş törenler de.
Bir kesim içindeki sevgiyi, diğer kesime duyduğu öfkeyle birlikte sunacak.
Diğer kesim içindeki nefreti, sevgi seliymiş gibi sunacak.
Bir kesim onu, yine “tabu” yapacak...
Diğer kesim onu, yine “deccal” yapacak...
Ve de daha büyük bayrak asan, daha büyük Atatürkçü olacak!
Bu ülkede 75 yıl böyle oldu, 76'ncı yıl da böyle olacak.
* * *
Diyebiliriz ki, ya bu toplumda bir anlama eksikliği var, ya da onu anlatanlarda...
Çünkü:
-75 yıl anma programları yapıldı.
-Tarihlerde Atatürk, bayramlarda Atatürk anlatıldı.
-Kitaplar yazıldı, köşeler yapıldı.
Ama yine anlatılamadı, yine anlaşılamadı Atatürk...
-Yürüyüşler yapıldı Atatürk adına.
-Mitingler yapıldı Atatürk adına.
-Darbeler yapıldı Atatürk adına!
Galiba yine anlatılamadı, yine anlaşılamadı...
Oysaki çocuk yaşta Atatürk adıyla büyüdü bu toplum. Atatürk devrimleri, Atatürk ilkeleri beyinlere kazındı bu toplumun.
Peki, ne oldu da Atatürkçü çizgiden ayrılındı diye endişe edilmekte?
Ne oldu da toplum Atatürkçü ve Atatürk karşıtı gibi yarılmış görünmekte?
* * *
Şimdi soruyu bir kez daha soralım: Atatürk’ü biz mi anlatamıyoruz, yoksa toplum mu anlayamıyor?
Eğer toplumun bir kesimi, Atatürkçü değerler aşınıyor diyor ise...
Ve de bu ülke, kurucusunu halen tartışıyor ise...
Galiba bu işte bir sakatlık var demektir!
Aslında bu toplumun Atatürk'le bir sorunu yoktur. Bu ülkede sağcı-solcu, Alevi-Sünni bütün halkın sevgisi ve saygısı yüksektir Atatürk'e.
Yani sorun toplumda değil;
-Sorun; Atatürk'ü anladığını sananlarda, Atatürk'e ve Cumhuriyete İtiraz edenlerde...
-"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir doğma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır..." diyen, Cumhuriyeti topluma emanet etmiş olan bu tarihi kişiliği tabulaştıranlarda...
-Sorun; darbelerle Atatürkçülüğü koruyan, ülkeyi bir cezaevine çeviren, onu bir korku simgesi yapanlarda...
-Ve daha da önemlisi; onun evrensel bakışını 1938'de dondurup, toplumu ve günümüzü okuyamaz gibi bir ideolojiye dönüştürenlerde...
* * *
Oysaki ne demişti o?
O, “Korku üzerine egemenlik kurulamaz” demişti.
Ama bu ülke, yıllarca korku üzerine inşa edildi. Darbelerle terbiye edilir, darbelerle susturulur, biat eden bir toplum yaratılır oldu.
* * *
O, “Tam bağımsızlık, elbette siyasi, mali, iktisadi, askeri, adli, kültürel, vs. her alanda tam bağımsızlık, tam serbestliktir” demişti.
Ama ordusu NATO'ya bağlı, siyaseti ABD'ye bağlı, ekonomisi “Küresel Sermaye”ye bağlı bir ülke olundu.
* * *
O, “Efendiler ve ey Millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz” demişti.
Ama ülke, şeyhler ve cemaatler arasında pay edilir oldu.
Ve de kurduğu parti bile kurucu değerlerden arındırılır, cemaatlere açılır oldu.
* * *
O, “Basın ulusun ortak sesidir. Bir güç, bir okul, bir yol göstericidir” demişti.
Ama bu ülkede basın; ya yandaş yapılır oldu, ya da baskı altına alınır oldu.
* * *
O, “Yurtta barış, dünyada barış” demişti.
Ama ne ülkemizde barış sağlanır oldu ne de komşularımızda. Ve de bugün, etnik ve inanç kimlikli büyük bir bölünme korkusu yaşanır oldu.
* * *
Evet, bugün 10 Kasım 2014. Yani 76'ncı anma günü...
Umarım ki, bugün Türkiye ve çevresine bakılır olsun. Ve de Önce onu, bugüne kadar anlatanlar anlamış olsun.