“Hiçbir şefaatçi yoktur ki, onun (yüce Allah’ın) izni olmadan şefaat edebilsin.” (Yunus, 103. ayet)

“Bunlar Allah’ın rızasına ermiş olanlardan başkasına şefaat edemezler.” (Enbiya, 21-28. ayet)

“Kafir, inkarcı, ataist, münafık, iki yüzlü, -aslında iman etmemiş olan- için şefaat söz konusu değildir. Onlara –inkarcılara- şefaatçinin şefaati bir fayda vermez.” (Müdessir, 74/48, Enam 6/51)

Hz. Peygamber SAV. bir hadisi şeriflerinde, ümmetimin günahkarlarına şefaat edeceğini bildirmiştir. (Tırmizi, kıyamet- İbni Macezüht 37) R.SAV.in en büyük şefaati; mahşered, arasat meydanında güneşin insanların beyinlerini kaynattığı, insanların sıkıntıdan son derece bulandıkları bir anda, umumi mahkemede davaların başlaması için bütün peygamberlerin, evliyaların, salihlerin, özellikle de Hz. Muhammed SAV.in secdeye kapanıp insanların ızdıraplarını yüce Allah’a yalvararak iletmesi ulu Allah’ın duasını kabul etmesidir.

Şefaate hak kazanabilmenin birinci şartı, mutlaka müslüman mümin, yani imanlı olarak ölmektir ki, iman genel bir imandır.

İkincisi; Hz. Muhammed SAV.in rızasını kazanmış olmaktır.

Üçüncüsü; Kul haklarından gerek bu dünyada ve gerekse mahşerde, hak sahipleri ile haklaşmak, ödeşmek ve helalleşmek esastır.

Dördüncüsü; Beşeri münasebetlerden, yani sosyal ilişkilerden kul hakkına taalluk etmeyen, ibadetlerdeki noksanlıklardan dolayı işlenen günahlara tevbe etmek ve ulu Allah’ın sonsuz merhametine sığınmak şarttır. La teşbih, mahkemelerde hakim iyi hal uygulaması diyor ya, yani geri dönülmez bir pişmanlık duymalıdır.

Beşincisi; Mizanda, günahı sevabından çok olup şefaate muhtaç olup Allah’a yalvarmalı, af dilemelidir.

Altıncısı; Cennetteki derecelerinin yükselmesini istemektir ki şefaat edilsin.

Yedincisi; Şefaate sebep olacak bir olayla ibadetle, itaatle infakla, iyilikle Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu celbedecek bir güzel ameli olmalıdır.

Borçlu bir kişinin evine icra gelmiş. Herşeyini alıp götürecek. Bu kişi de bu borcu ödemek için çok çaba harcamış ama ödeyememiş. Bunu Allah biliyor. Bu sırada günahkar, asi ama mümin, imanlı bir kişi olayı görüyor. Borçlunun borcunu sırf Allah için ödüyor. Merhameti ilahiye layık oluyor. İşte bu kişi günahkar da olsa şefaatle o günahlarından kurtuluyor. R.SAV.in duası ile azaptan kurtuluyor. (SÜRECEK)