CEHENNEM

Cehennem’i anlatmaya bir espri ile başlayalım; Muhakkak ki Cehennem bir azap-ceza çekme yeridir. Üzerinde de Cennet’e giden yolun köprüsü, Sırat vardır. Cennet ve Cehennem’in yolu ancak buradan geçer. Hikaye bu; Hoca efendilerden birisi camide müminlere vaaz ve nasihat ediyorken, konu Cehennem ve özellikle de sırat köprüsünü, kıldan ince kılıçtan keskin, altında korkunç Cehennem diyerek enine boyuna inceden inceye anlatırken, cemaat dikkatle dinliyor. Ne etmeli, ne yapmalı ki bu sıratı geçip selamete ermeli diye düşünürken, caminin en arkasında dipte oturan yaşlı mı yaşlı bir ihtiyar, “hocam, ben mi anlamadım, siz mi söylemeyi unuttunuz. Bu sırat denen köprünün korkulukları yok mu” diyor. Hoca efendi, “hayır amca, korkuluk yok” deyince, “o zaman yaşlı amcan oradan geçemez, coom” diyor. Tabi ki cemaat gülüşünce hoca efendi, “korkma, o köprünün korkuluğu var. Yalnız adına iman ve güzel amel diyorlar, korkma amcam” diyerek ihtiyara ümit veriyor.

Her nimetin bir külfeti, her iyiliğin bir nimeti, her kötülüğün de mutlak bir bedeli vardır. Bu hal bu dünyada böyle olduğu gibi uhrevi ahiret aleminde de böyledir.

Cenab-ı Hak, insanı en yüce varlık olarak yaratmış. Bu dünyada sonsuz sayılamayacak kadar nimetleri insanın emrine vermiş. Bu nimetlerin nasıl kulanılacağını bildirmiş. Bütün bunların karşılığında insanoğlundan iki şey istemiş: Bunca nimetlerin mutlak sahibi olan sonsuz kudret ve kuvvet sahibi olan bir Allah teala hazretlerinin bilinmesini, tanınmasını ve ona ibadet edilmesini istemiştir. Buna iman-inanç ve İslam denir. Bu fani geçici alemde hak ve adalet üzerine Allah’ın emri doğrultusunda yaşamamızı, nimetlere şükretmemizi, insanlara asla zulüm kötülük yapmamamızı, canlı-cansız tüm varlıkları yerinde kullanmamızı ve kendisine isyan etmememizi emretmiştir. Neticede bizleri bu alemde şeytan, nefis, evlat, eş, mal, mülk, makam ile sıkı bir sınava tabi tutmuştur. Neticede ölüm olayı vasıtası ile bizleri mahşerde toplayacağını, büyük mahkemede inceden inceye iğneden ipliğe sorgu sonucu herkesin imanı, ameli ve tüm davranışlarına göre yapılacak muhakemeden sonra boynuzsuz koyunun boynuzlu koçtan hakkını alacağını, en sonunda da herkese layık olduğu ebedi mükafat yeri olan Cennet’e ve inkarcı-inatçıların ebedi tevbesiz ölen asi ve günahkar müminlerin geçici olarak Cehennem denen ahiret hapishanesinde azaplarını çekeceklerini mutlak ve kesin olarak en az yüz ayeti ile bildirmiştir. Cehennem kafirler için tüm ateştir. Korkunç azap yeridir. Ancak müminler için belki zalimler, gaddarlar, acımasız haksızlar gibi büyük günah işlemiş, çok sayıda insanın kanına girmiş, Allah’a isyan etmiş, dünyaya tapmış, ahiretini unutmuş, amma Allah’a, peygambere ve amentüye inanmış ama günahkar ve imanı ile ahirete göçmüş müminler için de Cehennem’de ateş vardır. Yani; herkesin şunu iyi bilmesi, buna yürekten inanması ve ona göre asla ve asla inkara, inançsızlığa düşmemesi esastır.

Cehennem ateşi “inançsız, kafirler içindir” ve orada ebedi kalacaklardır. Ne olur canlar, sakın ha sakın küfre, inkara, isyana düşmeyelim. Yoksa sonumuz felakettir. Bu dünyada Hz. Adem bin sene, Hz. Nuh 950 sene yaşamış. (Ankebut 14. ayet) Hz. Nuh’a sormuşlar; 950 sene yaşadınız. Bu ömür için bize ne öğüt verirsiniz. Hz. Nuh A.S. cevaben; Geçen geçti. An bu an. Eğer bu geçen ömür hayırlı geçti ise ne mutlu bana. Yook, ziyanda geçti ise yazık oldu bana. Akıllı kişi kimdir derseniz, ömrünün bir saniyesini bile boşa geçirmeyen, ya dünya veya ahiret için hayırlı geçirenidr derim, buyurmuştur.

Akıllı olmak lazımdır. İnsanların en ahmağı, akılsız, küfre ve inkara düşendir. Bakınız, inancın yüceliği, inkarın kötülüğü ile ilgili Hz. Ali R.A. ne buyuruyor: “Asrın Dehrilerinden, (Herşeyi inkar eden, tüm kainattaki olayların sebepsiz olarak kendi kendine tesadüfen olduğunu savunan ,aslında var olduğu halde görünmeyen her şeyi –haşa- Allah cc. hazretlerini bile inkar eden ataist kişilere verilen isme Dehri derler) birisi, Hz. Ali’ye gelip, “Ya Ali, sen Arabın dahilerinden en üstün akla sahip olan birisisin. Ben her şeyi inkar ediyorum. Sen bana inkar ettiklerimi ispat et ve bana inkarın zararını ve ikrarın kabulün imanın yararını aklen ve mantıken anlat” diyor.

(SÜRECEK)