Meşhur bestekârlarımızdan Şevki Bey’in (1860-1891) 31
yaşında ölümüne çok üzülen arkadaşı Recaizâde Mahmut Ekrem Bey aşağıdaki ağıt
şiiri yazmış, diğer bir arkadaşı Rahmi Bey de, bu hazin şiiri Bayâti makamında
bestelemiş.
Bayati makamının Oğuz Türk’lerinin Bayat kolundan geldiği
söylenir. Bu sabah parkta spor yaparken Seyfettin Osmanoğlu’nun Bayati
peşrevini mırıldandıktan sonra bu hazin
şarkıyı geçtik. Sonra, Şevki bey, Rahmi bey ve Recaizâde Mahmut Ekrem beylere
Fatiha okuyarak ruhlarını şâdettik.
Gül hazîn sünbül perîşân bâğ-zârın şevki yok,
Derd-nâk olmuş hezâr-ı nağmekârın şevki yok,
Başka bir hâletle çağlar cûy-bârın şevki yok,
Âh eder inler nesîm-i bî-karârın şevki yok,
Geldi amma neyleyim sensiz bahârınŞevki yok …
Gül hüzünlü, sümbül perişan, bağlar-bahçeler neşesiz.
Nağmeler şakıyan bülbül derde batmış, neşesiz.
Irmaklar başka hallerle çağlıyor, neşesiz.
Rüzgâr rahatsız bir esişte, ah eder gibi esiyor; neşesiz.
Bahar geldi ama neye yarar, sensiz (Şevki’siz) bahar da
neşesiz.
Bu hazin şarkının ardından, “ateşli âşıklar konuşmayı seven
ağızdan ziyade dinlemeyi seven kulağa muhtaçtırlar.” atasözünü hatırlatarak,
sözü kimseye vermeden rubailerin babası Ömer Hayyam için yazdığım şu iki
dörtlüğü okudum.
Ömer Hayyam rubaiye can vermiş, yaşıyor,
Hikmetli sözleriyle çağları aşmış, taşıyor,
Bir ömürde bin yıl yaşamış gibi Hayyam,
Hayata hikmet katmış, felsefeyle anlatıyor…(Mehmet Özata)
Hayyam dedi, “Mehmet rubaiye devam et”,
Çocuğum onlar benim, hepsinde var bir hikmet,
Roman uçuk hayaldir, yaşanmamış hayattır,
Fazla söze ne hacet, dörtlüktedir muhabbet…” (Mehmet Özata)
Ardından dün gece oynanan Türkiye-Azerbaycan milli maçını
konuştuk.
Dün gece Milli Futbol takımımız korku filmi gibi
seyrettiğimiz berbat bir oyundan sonra Azerbaycan’ı 1-0 yendi. Almanya da
Belçika’yı yenince iki puan farkla Belçika’yı geçerek play off’a kalmayı
başardık.
Bu yaşıma geldim, bu kadar kötü bir milli takım görmedim.
Futbolcuların aklında korku, ayaklarında pranga vardı sanki. Kendi sahamızda al
gülüm, ver gülüm misali yan pas yapıp durduk. Hiddink kontrollü futbol
oynatacağım diye futbolculardaki
özgüveni yok etmiş. Galatasaray’lı Selçuk’un oyuna girmesi kaderimizi
değiştirdi. Selçuk kaleciden aldığı bir
topu korkmadan uzun pasla Burak’a yönlendirince, Burak galibiyet golümüzü attı.
Sonra kâbus gibi yan paslı oyunumuz yine devam etti. Gol
yeriz endişesiyle bir türlü normal
oyunumuzu oynayamadık. Azerbaycan kazara bir gol atsa, bu kötü oyunla
altından kalkmamız mümkün değildi.
Kâbus gecesinde futbolcularda Fatih Terim’in, Mustafa
Denizli’nin ve Şenol Güneş’in ruhunu aradım. Türk’ün dilinden Türk futbol adamı
anlar. Hiddink dünya çapında bir futbol adamı olabilir ama, Türk futbolcusunun
ruhunu, karakterini anlayamaz.
Türk futbolunu, Türkiye’yi yabancı futbolcu cenneti haline
getirerek böylesine âciz durumlara
düşüren Futbol Federasyonu ve Kulûpler Birliğidir. Bu iki kurum Türk futbolunun
katlettiler. Adamlar utanmadan hâlâ
yabancı futbolcu sınırlamasının kaldırılmasını isteyebiliyorlar.