2002'de Türkiye'nin gündeminden çıkmıştı, 15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından tekrar gündeme düştü.

-"En fazla bir buçuk ay" denilmişti.

-"Bir kereye mahsus'" denilmişti.

Ve de 20 Temmuz 2016 günü alınan Meclis kararıyla, bu kez tüm ülkede uygulamaya başlandı. Bugün üzerinden tam 18 ay geçti.

17 Ekim 20l7'de 5'inci kez uzatılmıştı; kuşkusuz bugünlerde 6'ıncı kez de uzatılacaktır. Ve de öyle görünüyor ki, 2019 seçim sonuçlarına kadar da uzatılacak gibidir.

***

Olağanüstü Hal (OHAL) ilk olarak 1987 yılında uygulandı.

İktidarda Anavatan Partisi vardı. Başbakan Turgut Özal idi...

1987 yılından 2002 yılına kadar doğu ve güneydoğu illerinde uygulanan OHAL, tam 46 kez meclis kararıyla uzatıldı.

Ve Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tunceli, Van, Adıyaman, Bitlis, Muş, Batman ve Şırnak olmak üzere 13 ilde tam 15 yıl uygulandı.

Süreç içinde kademeli olarak kaldırılmış, 2002 yılına gelindiğinde sadece Diyarbakır ve Şırnak'ta kalmıştı.

AKP'nin iktidara gelişinde ilk iş, Diyarbakır ve Şırnak'ta uygulanan OHAL'i kaldırmak olmuştu.

Ve bugün ille de OHAL diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidara geldiklerinin ilk ayında OHAL'i kaldırdıklarını, yaptığı konuşmalarda sık sık tekrar etmişti.

***

OHAL'in temelleri, 12 Eylül Askeri Darbesi'nin zihni kalıplarında hazırlandı.

1982 Anayasası ile önü açıldı, 1983’te yasalaştı, 27 Ekim 1983'te 2935 sayılı kanun olarak yürürlüğe girdi.

Ve o günden bugüne yapılan tüm değişikliklere rağmen 82 anayasası, giderek derinleşen otoriter ruhundan kurtarılamadı.

Yapılan tüm değişikliklere rağmen rejimi hukuk dışına çıkaran, yargı muafiyeti getiren düzenlemelerin hiçbirine dokunulamadı.

O günden bugüne 22 hükümet kuruldu; 11 Başbakan, 6 Cumhurbaşkanı görev yaptı; ama bu hukuk dışı yapıya hiçbiri de dokunmadı, dokunamadı.

Ve bu hukuk dışı yapıyı, ne iktidarlar dillendirebildi ne de muhalefet... Ve ne de çağdaş bir anayasanın önü açılabildi.

-Oysaki OHAL, bir ölçüde sivil bir sıkıyönetim idi.

-Tek fark, sıkıyönetimde yetki askerde, OHAL'de yetki mülki amirde idi.

* * *

Bugün hangi amaçla getirilirse getirilsin OHAL, ülke siyasetinde ve toplumda büyük bir tahribat yaratmıştır.

-OHAL gölgesinde yapılan 16 Nisan 2017 "Başkanlık Sistemi" referandumu, şaibeli bulunmuş ve referandum sonucu inandırıcı olmamıştır.

-Bugüne kadar 5 kez uzatılan OHAL döneminde 31 KHK yayınlanmış, Meclis bypass edilmiştir.

-Ve de her üç ayda bir uzatılan OHAL ile güvenini yitirmiş yargı bile dışlanır olmuştur.

Sonuçta:

-Toplumun kimyası bozulur, güveni sarsılır, kalıcı bir korku yaratılır olmuştur.

Daha genel bir ifadeyle;

-Türkiye'nin siyasal yapısı ve toplumsal dokusu yıpranır, böyle bir fotoğrafla görünür, uluslararası sahada saygınlığı azalır olmuştur.

* * *

Elbette her türlü teröre karşı, özellikle de inancını ABD'nin hizmetine sunmuş bir cemaatin örgütsel yapısının tasfiyesi için önemli önlemler almak gereklidir.

Ancak bugün; bu gerekçelerle uygulanan OHAL, bu gerekçelerin ötesine geçer, otoriter bir yapının yol taşlarını döşer olmuştur.

Herhalde asıl sorun, sorunu OHAL ile çözmek anlayışındadır.

Nitekim gerekçesi "'terör" olan ve 13 ilde, 1987-2002 arasında 15 yıl uygulanan OHAL'in doğudaki sorunu çözmediği, daha da büyüyerek tüm ülkeyi sarar olduğu bugün daha da net görülmüştür.

Ve bugün; OHAL uygulamalarının yarattığı korku ve endişe, toplumda yeni bir kin ve nefret dalgasını yeşertir olmuştur.

Yani sorunun çözümü OHAL değildir.

Sorunun çözümü "devletinden korkan bir halk, halkından korkan bir devlet" olmak hiç değildir.

Sorunun çözümü "yargının yargı gibi, meclisin meclis gibi çalışabildiği" demokratik bir işleyiştedir.

Özet olarak, sorunun çözümü gerçek bir demokrasidir.