Asıl adı Rolihlahla Mandela. Kabile adıyla Madiba. Halkı ona "Tata" der. Yani siyah ırkın babası... Okula başladığı günlerde İngilizce öğretmeni ona Nelson adını takmıştır. Ve Nelson Mandela olarak kalmıştır.
1.200.000 km karelik alanda yaklaşık 50 milyon insanın yaşadığı bir ülkedir Güney Afrika. 1488'de Ümit Burnu’nun keşfedilmesiyle Avrupalılar yerleşmeye başlamıştır. Beyazların egemenliğinde bir İngiliz sömürgesi olmuştur.
Nüfusun % 80'i siyah, %9'u beyaz, %9'u melez, %2'si Asyalıdır. Toprakların %13'ünü siyahlar, %87'sini beyazlar kullanmıştır. Siyahlar yıllarca ırkçı baskı altında yönetilmiş, hiçbir siyasal hakkı olmamıştır.
İşte Mandela ve başında bulunduğu Afrika Ulusal Kongresi (ANC) bunun kavgasını vermiştir.
Güney Afrika'da siyahların özgürlüğü için savaşmış, bu savaşın bedeli olarak 27 yıl cezaevinde kalmış, boyun eğmemiş, onurlu bir özgürlük savaşçısı olarak 95 yaşında ölmüştür.
Halkının gönlünde ölümsüz olarak yaşayacak olan Mandela, özgürlük için mücadele eden bütün dünya halklarının da gönlünde bir kahraman olmuştur.
Siyahların özgürlük kahramanı olan Mandela 18 Temmuz 1918'de doğdu, 5 Aralık 2013'de öldü. Ülkesinde 10 gün yas ilan edildi. Avrupa Birliği Komisyonu'nda bayraklar yarıya indirildi. Ve 15 Aralık Pazar günü cenaze töreninde 91 ülkenin devlet ve hükümet başkanları yer aldı.
2008 yılına kadar "terörist" diyen ABD'nin yaşayan liderleri Obama, Clinton, Bush yer aldı.
2006 yılına kadar terörist listesinden indirmeyen İngiltere'nin Başbakanı yer aldı.
Yani her nasılsa Mandela'nın şahsında bütün dünya liderleri birden özgürlükçü oldu!
Ülkesi matem içindeymiş gibi, bayrakları yarıya indiren Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, Paris'te 40 Afrika ülkesi liderlerinin bulunduğu salonda Mandela ansına saygı duruşunda bulundu.
Daha düne kadar terörist diyen ABD ve İngiltere yöneticileri Mandela'ya övgüler dizer oldu.
ABD Başkanı Obama "O, artık sadece bizim zamanımıza ait değil, çağlara ait biri" dedi.
İngiltere Başbakanı David Cameron "Dünyamızda büyük bir ışık söndü, Nelson Mandela zamanımızın kahramanıydı" dedi.
Kuşkusuz Mandela bir sosyalist değildi,
Bir sınıf mücadelesi de vermiş değildi.
Ülkesinde yeni bir cumhuriyet de kurmuş değildi.
Onun kavgası Milliyetçi bir mücadele de değildi.
O, ülkesinde siyahlara hiçbir siyasal hakkın tanınmadığı ırkçı sisteme karşı hayatı pahasına mücadele etti. Ve bunun karşılığını en ağır şekilde ödedi.
Dik durdu, boyun eğmedi. Savunmasında "Halkımın temsil edilmediği bir parlamento tarafından hazırlanan yasalara uymak zorunda değilim" dedi.
Ve Güney Afrika yönetimi, Irkçılığa karşı yükselen dünya kamuoyunun baskısına dayanamadı. 1962'de ömür boyuna mahkûm olmuş Mandela, 11 Şubat 1990 günü serbest bırakıldı.
Siyahların ilk kez katıldığı 10 Mayıs 1994 seçimlerinde Devlet Başkanı oldu.
* * *
O yerine göre Che Guevera oldu, yerine göre Mahatma Gandhi. Ama tüm mücadelesinde kin ve intikam gütmedi.
Yıllar boyunca birikmiş kan ve kin olduğu halde, beyazlarla siyahların birlikte yaşaması gerektiğini anlattı. Ve başkanlığında böyle bir düzeni inşa etmeye çalıştı.
Amerikan ve İngiliz yöneticilerince "Terörist" ilan edilmişken 1993 yılında Nobel Barış Ödülü verildi.
Sayısız ödüller verildi Mandela'ya. Ama o, 1992 yılında verilen "Atatürk Uluslararası Barış Ödülü"nü kabul etmedi. Kendi ülkesinde barışı kuramamış, 12 Eylül darbesinden sonra 1984 yılında oluşturulan ve darbenin komutanı Kenan Evren'e de verilen bu ödülü kabul etmedi.
Biz, Irak'ı işgal eden ABD'ye her türlü yardımı yaptık. O bu işgale karşı çıktı.
Biz, Kıbrıs Savaşında her türlü yardımı yapan Kaddafi'ye sırtımızı döndük. Libya'yı bombalayan NATO güçlerine hava alanlarımızı ve limanlarımızı açtık.
O, ABD Başkanı Clinton'ın 1997'deki baskısına karşı "Hiçbir ülke, dünyanın jandarması gibi davranamaz ve hiçbir devlet, başka bir devletin ne yapacağını dikte edemez" demiş, Libya'ya gitmiş ve kardeşim dediği Kaddafî ile görüşmüştü.
O, ikinci kez Başkan seçilmeyi de istememiş, seçime katılmayı reddetmişti.
Ve güzel sözler de söylemişti bu özgürlük savaşçısı Mandela...
"Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok, ruhunuzu satmayın yeter."
"Çok iyi biliyoruz ki, bizim özgürlüğümüz Filistinlilerin özgürlüğü olmaksızın eksiktir" demişti.
Ve o, ülkesinin ilk siyah avukatı olmuştu ama aslında özgür olmayan tüm halkların avukatı olmuştu.