Çok sık yazdığım, çok sık dillendirdiğim bir konu var.

Yaşadığımız tüm sıkıntıların temelinde, mantık ölçülerini zorlayacak biçimde artan (artırılan, artırılmaya teşvik edilen) nüfusumuz yatıyor.

Ülke olarak, önümüzü göremiyoruz, geleceğimiz belirsiz.

Kaynaklarımız yetersiz...

Ekonomimiz yetersiz...

Altyapımız, üstyapımız, donanımlarımız yetersiz...

Dahası yönetenlerimiz yetersiz.

İnsanlarımızı eğitmesini beceremiyoruz...

Bilgimiz, becerimiz, yeteneklerimiz sınırlı...

olan kaynağı, bilgiyi, beceriyi, yeteneği bile kullanmaktan aciziz.

Ama iş, üremeye geldi mi; kimse elimize su dökemiyor. Kediler, köpekler gibi üremekten geri durmuyoruz

Biz dursak, Sayın Cumhurbaşkanı ve ekibinin ağızları durmuyor. Her fırsatta; “ hadi” diyorlar, “Hadi... Allah ne verdiyse!... Doğurun, doğurtun…”

Sanki mevcut nüfusun hakkından gelmişler, aç karınlarını doyurabilmişler, onlara iş verebilmişler gibi…

* * *

Konu “üreme” olunca muhalefet de sus pus…

Bir muhalefet lideri ya da yetkilisi de çıkıp;

“...Yahu siz halkımıza ne verebiliyorsunuz da; insanlarımızı üremeye, doğurmaya/doğurtmaya teşvik ediyorsunuz?

İnsanlar aç, insanlar işsiz.

Yiyecek bir şeyler bulmak için çöp taşımalıklarını karıştıran insanlarımız var.

Koronavirüs belası nedeniyle test yaptırıp; testi, pozitif çıkanlar; hastanelerde yer bulamıyor.

Ülkemizin ekonomik sistemi, eğitim sistemi, sağlık sistemi; sürekli artan nüfusun gereksinimlerini karşılayamıyor. Sosyal güvenlik sistemleri çökme sınırında.

Ülke genelinde, her 39 saniyede bir suç işleniyor.

Her dört saatte bir, birileri birilerine tecavüz ediyor.

Her 6 dakikada bir ev, her 9 dakikada bir iş yeri soyuluyor.

Sen de hâlâ sıkılmadan; sizden iş istemek için TBMM’ne gelen, açlıktan karnı guruldayan gençlere; ‘Asgari ücretten vergiyi kaldırıyoruz. Evlenin!... Evlenin!...’ diyorsun...

Böyle aymazlık, böyle vurdumduymazlık, böyle kepazelik olmaz!...” demiyor.

… …

Bu ülkenin iktidarı da, muhalefeti de, siyasileri de; topu birden bu ülkeye ihanet ediyor.

İktidarda olan da aynı, muhalefette olan da...

Al birini vur ötekine...

Hiçbiri, ilkokul eğitimi bile görmemiş, bir tarihte Milletvekili Adayı olan Türkücü İbrahim Tatlıses kadar olamıyor.

Hiç değilse O, “Meclise girdiğim an ilk yapacağım iş, ilk vereceğim önerge, ‘Nüfus Planlaması’ önergesi olacak...” demişti.

Bunların hiçbiri, kendi aralarında “alt tarafı türkücü bir kıro” deyip, burun kıvırdıkları, İbrahim Tatlıses kadar düşünemiyor.

* * *

Bu kalıt, Erbakan Hoca’nın ve de onun felsefesindeki siyasetçilerin(!) kalıtı...

O felsefenin savunucuları, hem kel hem fodul örneği, daha 60’lı, 70’li yıllardayken nüfusumuzun 150 milyon olmasını ister, insanları kediler köpekler gibi üremeye teşvik ederlerdi.

O hesapsız söylemlerin uzantısıdır bu, “Allah ne verdiyse doğurun, doğurtun...” söylemleri.

bir düşünün...

Geçmişte, “150 Milyonluk Türkiye” diye sapırdayan siyasetçiler olmasaydı; üremeyi teşvik yerine, tam tersine o tarihlerde nüfus planlaması yapılsaydı, işgücü planlaması yapılsaydı, eğitim planlaması yapılsaydı, bölgeler arası kalkınma stratejileri olsaydı; bugünkü göç, bugünkü işsizlik, bugünkü yoksulluk, bugünkü terör, bugünkü asayiş sorunları olur muydu?

Al işte 31 Aralık 2019 itibariyle nüfusumuz 83 milyon 154 bin 997 olmuş. Bugün itibariyle siz buna 90 milyon deyin. İstanbul’un nüfusu da 15 milyonu aşmış. Daha bu nüfusa başımıza bela ettiğiniz Suriyeliler dâhil değil.

İşte size yarıdan fazlası niteliksiz, eğitimsiz (ya da diplomalı eğitimsiz), vizyonsuz, mutsuz, hırçın, battal, hantal bir nüfus.

Alın tepe tepe kullanın.

… …

Doğurun, doğurtun diye sallaması kolay.

Bu yazı için klavyemin başına oturduğum saatlerde; atama bekleyen bir fizik öğretmeninin, çöp toplayan görüntülerini veriyordu, televizyonlar.

O garibim, ekranların ardında ağladı, ben de ekranın önünde, klavyemin başında ağladım…

Hadi atamasını yapın o öğretmenimizin ve de diğerlerinin; hadi işini verin, aşını verin…

Hadi önleyin terörü, kapkaçı, hırsızlığı, yolsuzluğu, kaçakçılığı... Hadi eğitim hizmeti, sağlık hizmeti verin bakalım bunca insana... Okul bulun, doktor bulun, hastane bulun bakalım...

elektrik bulun, su bulun bu nüfusa, yol bulun, kaldırım bulun, otopark bulun...

Yemiyor değil mi!?...

Sallamak daha kolay çünkü...

İktidarı muhalefeti, hepiniz aynısınız.

Hepinizin, her bir şeyi palavra…