Batılılar, geçen
yüzyılda kentlerini geliştirirken, eski kenti olduğu gibi korudular, restore
edip gelecek kuşaklara bıraktılar, turizmin hizmetine sundular. Hemen
yanıbaşına da yepyeni bir kent kurdular.
Yaya ve bisiklet
yollarıyla, yeşil bantlarıyla, üçerden altı, dörderden sekiz şeritli geniş
cadde ve bulvarlarıyla, adım başı parkları ve meydanlarıyla, yeşil alanlarıyla
“yaşanır” yepyeni kentler…
Ve meydanlarını,
parklarını hepsi birbirinden değerli heykellerle, anıtlarla, sanat eserleriyle
bezediler.
Müzelerle, sanat
galerileriyle, tiyatro, opera ve bale salonlarıyla, anfi tiyatrolarla, kenti,
tarihle ve sanatın her çeşidiyle kucaklaştırdılar.
Yine sporun her
çeşidine alan açtılar.
İhtisas fuarlarını,
kentin adıyla anılır hale getirdiler.
Özetle, şehirlilik
kültürünü bütün kurumlarıyla ve kurallarıyla yerli yerine oturttular.
Dejenere yaşamları
“batılı yaşam tarzı” diye sunup, sonra da “batınız buysa batınız batsın!”
repliğiyle güya “batılılığı” yerin dibine batıran eski Yeşilçam filmlerine
takılıp kalmayanlar, “kent” olgusunun olmazsa olmazları konusunda herhalde
farklı düşünmeyeceklerdir.
En başta park ve
meydanlar, kentin olmazsa olmazlarındandır.
Bir yerleşim birimi,
ne kadar çok park ve meydana sahipse, o kadar “kent” sayılabilir.
Çorum da, geçenlerde
manşet olarak kullandığımız bir ifadeyle “park zengini” olma yolundadır.
Belediye Başkanı
Muzaffer Külcü’nün “parklar” konusundaki duyarlılığını ve ileri görüşünü,
burada bir kez daha takdirle zikretmemiz gerekir.
Şimdi Rize’de görev
yapan Çorum’un bir önceki Valisi Nurullah Çakır, özel görüşmelerimizde birkaç
kez, Çorum için en büyük hayalinden söz etmişti. Bu, bizim gibi Çorum
sevdalılarını heyecanlandıran müthiş bir tasarıydı: Sağlık Müdürlüğü, Özel
İdare ve Tekel binaları yıkılacak, arkadaki otopark olarak kullanılan boş
alanla birlikte büyük bir meydan ya da park oluşturulacaktı. Üstelik, Valiliğin
önündeki Adliye (şimdiki İdare Mahkemesi) binası da yıkılarak burada da devasa
bir park kazanılacak ve Gazi Caddesi’nin altından bir geçitle bağlantı da
sağlanabilecekti.
Bu konuyu son
paylaştığımızda, Vali Çakır’ın iznini de alarak konuyu Çorum kamuoyunun
gündemine taşıdık.
O aşamada henüz
projeye dönüşmediği için “hayal” diye sunduğumuz düşünce, gerçekten büyük
heyecan uyandırdı.
Sağlık Bakan
Yardımcısı Agah Kafkas, “yeni bina yaparız” diyerek Sağlık Müdürlüğü binasını
hemen vermeye hazır olduklarını söyledi. Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, bütün
gücüyle seferber olmaya hazır olduğunu duyurdu. Milletvekilleri, siyasi
partiler, mesleki kuruluşlar, sivil toplum örgütleri destek verdiler. Sokaktaki
vatandaş sevinçli ve umutlu bir beklenti içine girdi.
Projenin önünde tek
engel vardı; Özelleştirme İdaresi’nin portföyünde bulunan Tekel binası…
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, işte geçen hafta, Hitit Üniversitesi’nin Güney Yerleşkesi’ne
katılması öngörülen Kışla ile birlikte, bu sorunun çözümü yönünde çalışma
yapılması talimatını verdi.
Umarız olumlu bir
sonuca ulaşılır ve bu meydan, gelecek kuşaklara bırakılacak en büyük eserlerden
biri olarak geçekleştirilir.
Yıkılacak Kültür
Sitesi’nin yerine yapılacak park, Tarım İl Müdürlüğü’nün yerinde oluşturulacak
Kentpark, değişik semtlerde kurulacak yeni parklar ya da mevcut parklarda
yapılacak düzenlemeler…
Beni çok
heyecanlandırıyor.
Allah ömür verirse,
torunumun, torunlarımın ellerinden tutup bu parklarda gezdirmenin hayalini
kuruyorum.
Bu parklar, daha
başka parklar…
Tekrar etmek
gerekirse; ne kadar çok parkı, meydanı olursa, o kadar çağdaş, yaşanır bir kent
olacak Çorum.
Onun için, eski
dokuda mümkün olabilecek her alanın, altı otopark, üstü park olarak kent
yaşamına kazandırılması gerektiğine inanıyorum.
Tabii yıllardır
savunduğum “dikine büyüme” de, bu düşünceyle örtüşüyor.
Üç-beş katlı onlarca
bina yerine, etrafı yeşil ve otopark, depreme karşı dayanıklı, çelikten “tek
bir kule”…
Çorum’un bunu da
ciddi ciddi konuşup tartışacağı gün gelecek mutlaka.
Şimdilik “park
zengini Çorum”un sabırsızlığını duyuyorum.
Mehmet YOLYAPAR