İlk şiirini 1913'te yazdı. Henüz 11 yaşında idi. Ve de devam etti. Bahriye mektebinde öğretmeni Yahya Kemal'e hayrandı. Şiirlerim gösterir onayını alırdı.

İlk yargılama 1925 yılında "İstiklal Mahkemesi"nde oldu. 15 yıl kürek cezası aldı. Moskova'ya giderek kurtuldu. Ertesi yıl yeni ceza yasası ile kürek cezası kaldırıldı.

Ama yazdığı her şiir soruşturuldu, sorgulandı, yargılandı. Birçoğundan ceza aldı.

1928 de yurda döndü. Ankara'da yargılandı. 3 ay ceza aldı. Yattı ve çıktı.

1933'te "Gece gelen telgraf" şiirinden yargılandı ve 6 ay ceza aldı. Aynı yıl ölen babasıyla ilgili yazdığı şiirde, dönemin paşalarından Süreyya Paşa'ya hakaretten bir yıl ceza daha aldı.

Bursa'da yargılandığı bir davadan ise 4 yıl ceza aldı.

Ve Bursa cezaevinde, (1933-1934) yaklaşık iki yıl yattı. Cumhuriyetin 10. yılı nedeniyle çıkan aftan yararlandı ve çıktı.

1938'de Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde yargılandı ve 15 yıl hapis cezası aldı.

Aynı yıl yani 1938'de Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde yargılandı ve 20 yıl ceza aldı. Toplam 35 yıl olan bu ceza 28 yıl 4 aya indirildi.

Ve artık uzun cezaevi yaşantısı başlamış oldu.

1940'ta Çankırı Cezaevine girdi. 9.5 ay burada kaldı. Oda arkadaşları, Kemal Tahir ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı idi.

Kemal Tahir, siyasal düşüncelerini romanlarıyla okuyucuya ulaştıran ve Türk Edebiyatı’nın çok önemli bir ismidir. Nazım'la birlikte 1938 yılında Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesinde yargılanmış ve 15 yıl ceza almıştı. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde 12 yıl yattı ve Nazım gibi 1950 affıyla çıktı.

"Kuvâyı Milliye Destanı"nı Çankırı Cezaevi’nde yazdı Nazım. Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarından dayısı Ali Fuat Cebesoy, bu destanın bir örneğini, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye ulaştırdı.

"Onlar ki toprakta karınca,

suda balık,

havada kuş kadar çokturlar.

Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar.

Ve kahreden

ve yaratan ki onlardır,

Destanımızda yalnız onların maceraları vardır."

Diye başlayan destanı okuyan İnönü, "Anadolu savaşını Nazım, bu destanla bir kere daha kazandı" demişti. Demişti ama Nazım cezaevindeydi!

Bir Anadolu destanı olan "Memleketimden İnsan Manzaraları" adlı uzun şiirini de burada yazmaya başladı. Bu şiir hakkında, Malatya Cezaevine giden Kemal Tahir'te sürekli iletişim kurdu.

Sağlık nedeniyle 4 Aralık 1940'ta Bursa Cezaevi’ne geldi. Odası iki kişilikti. Oda arkadaşı, ilerde Orhan Kemal diye tanınan Raşit Kemali idi.

Orhan Kemal "Maksim Gori'nin ve Nazım Hikmet'in kitaplarını okumak" ve "yabancı rejimler lehinde propaganda yapmak ve isyana teşvikten" 5 yıl ceza almıştı. 1940'ta Bursa cezaevine girmişti.

Nazım, daha çok şiir yazmakla uğraşan Orhan Kemal'i öykü ve roman yazmaya yönlendirmişti. Ve Orhan Kemal unutulmaz bir romancı oldu.

Artık Bursa Cezaevi Nazım için tamamıyla bir şiir, oyun, senaryo, roman, çeviri yazım merkezi olmuştu. Önceden yattığı 2 yılla birlikte tam 12 yıl yattı bu cezaevinde.

Bu süre içinde çeviriler yaptı. Oyunlar yazdı. Film senaryoları yazdı. Hasan Ali Yücel döneminde MEB Tercüme bürosunun isteği üzerine Tolstoy'un eski adı "Harp ve Sulh", yeni adı "Savaş ve Barış" kitabını ilk o çevirdi.

Nazım'ın Bursa Cezaevi’nde önemli bir arkadaşı daha oldu. Bu kişi, ilerde ünlü bir ressam olan İbrahim Balaban'dı. 20 yaşında ve adam öldürmekten girmişti. 7 yıl Nazım'la bu cezaevinde kalmış ve Nazım'dan çok etkilenmişti.

Bursa' nın bir köyünden ve asıl adı İbrahim Ali idi. Ondaki Resim yeteneğini gören Nazım, kendi kullandığı resim boyalarını vererek daha da teşvik etti. Ve İbrahim Ali, "Balaban" namıyla ünlü bir ressam oldu.

Nazım oda arkadaşlarındaki yetenekleri ortaya çıkarmış, şiirleriyle de dönemin siyasetinin kimyasını bozmuştu. Yine şiirleriyle Türk şiirini temelinden sarsmış, şiiri yeni bir anlatım sanatına dönüştürmüştü.

Ne yazık ki, devlet bu koca şairi çok hırpaladı. 30'lu, 40'h yıllarda yani en üretken olduğu bu yıllarda Nazım'a çok ağır bedeller ödettirildi. 1938'den 1965 yılına kadar tüm şiirleri ve eserlerinin okunması, basılması yasaklandı. Onun şiirlerini okuyan herkes sakıncalı vatandaş oldu.

Nazım'ın Bursa Cezaevi’nde yattığı dönemde, Nazım'la kısa bir süre oda arkadaşlığı yapacak yeni bir mahkûm getirilir, Namı Antep canavarı. Adı Abdullah Palaz ve de Antepli.

Bursa Cezaevi’ne geldiğinde ilginç bir karşılaşması olur Nazım'la. Kimsenin yanına yaklaşamadığı, 43 kişinin katili olan bu kişide, Nazım'a karşı büyük bir saygı oluşur.

Yarınki son bölümünün konusu, işte bu Antep canavarı olacaktır.