(2.10.1869 – 30 Ocak 1948)

Modern Hindistan’ın kurucusu ve ruhani lideri O.

Kötülüğe ve kötülere karşı aktif ama her türlü siyasal ve toplumsal reform için “şiddetsizlik felsefesini” benimsemiş; sakin, ılımlı, kendine özgü ilkeleri olan bir lider.

Hani bizde “sabır küpü” diye bir deyim vardır ya; tam bu deyimin karşılığı.

Ülkesini işgal eden İngilizlere; “Hadi tutuklayın beni. Ama biliniz ki; beni tutuklamanız ya da öldürmeniz çözüm değil. Aynı şeyleri Türkler için de yaptınız. Ne oldu? Türk Kardeşlerimiz için hazırladığınız tabutlara siz girdiniz. Bu topraklarda da aynı şeyleri yaşamamak için, terk edin topraklarımızı…” diyecek kadar da yürekli bir yurtsever…

Dindar bir Hindu olan annesine, “et yememe” sözü verdi diye; ağzına et sürmediği için bu konunun da öncülerinden sayılan bir etyemez (vejetaryen).

Aynı zamanda sömürgecilik ve ırkçılık karşıtı unsurlara esin kaynağı olmuş örnek bir lider.

Geçtiğimiz Cumartesi onun 73. ölüm yıldönümü idi.

Bugün size bu özel insandan, Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin Lideri Mohandas Karamçand Mahatma Gandi’den söz edecek; her yönüyle ilginç bu insanın, orantısız zekâsından örnekler vereceğim.

* * *

Hukuk eğitimi için İngiltere’ye gidiyor Mahatma Gandhi…

Gandhi’nin varlığından rahatsız olan, Doğulu İnsanları küçümseyen (küçümsemekten de öte iğrenen) kibirli bir İngiliz hocası var.

Hocası ne zaman onunla karşılaşsa, onu ezme adına her şeyi yapıyor.

Gandhi, sinir sistemi alınmış bir insan gibi sabırlı ama onun sabrı da bir yere kadar… Neticede o da bir insan; onun da gururu ve onuru var…

… …

Bir gün Gandhi, üniversite kantininde, elinde tepsi, boş bir masa ve sandalye ararken; tek boş yer olan hocasının yemek yediği masaya oturmak zorunda kalıyor.

Doğulu düşmanı, kibirli Hocası, bir Hintliyle aynı masada olmaktan rahatsız oluyor.

Duyduğu bu rahatsızlığı şöyle dillendiriyor Gandhi’ye: "Gandhi, şu gerçeği anlatamıyorum sana; bir domuz ve bir kuş, hiçbir zaman yan yana oturamaz."

Gandhi, "Sakin olun hocam, uçuyorum ben öyleyse!" deyip; o anda boşalan bir başka masaya geçiyor.

Profesör Peters, böylesine orantısız bir zekâya sahip öğrencinin Doğulu olmasına ve bir Doğulu tarafından domuz yerine konmasına çok içerliyor.

Bunun acısını çıkarmak ve densiz bu Doğulu öğrencisini ezmek için ilk dersinde; beklenmedik bir sınav yapıyor ve o sınavda, derslerinde hiç işlemediği konulardan sorular soruyor.

Ama Gandhi, bu soruların hepsini doğru yanıtlıyor.

Doğal olarak hafakanlar basıyor bu faşist ruhlu hocaya.

Sınav kağıdı elinde, kendine göre can alıcı bir soru yöneltiyor Gandhi’ye.

- Gandhi, yolda yürürken iki çanta görüyorsun; birinde akıl, diğerinde para dolu. Hangisini alırdın?

Gandhi tereddütsüz yanıt veriyor.

- Para olanı hocam!

- Ben, senin yerinde olsam diğerini alırdım. Sence de öyle olması gerekmez mi? diyor hocası.

Gandi'nin yanıtı şu oluyor.

- Herkes ihtiyacı olanı alır, Hocam.

Profesör öyle bir sinirleniyor ki; şuurunu kaybedip, sınav kâğıdına "APTAL" yazıp, Gandhi' ye uzatıyor.

Gandhi, sınav kâğıdı alıyor, şöyle bir göz gezdirip; hocasına geri uzatıyor ve Hocasına o müthiş sabrıyla; “ Hocam, sınav kâğıdıma imzanızı atmışsınız ama bana bir not vermemişsiniz!" diyor.

… …

Hindistan’ı İngiliz sömürgesi olmaktan kurtaran, çağdaş Hindistan’ı kuran, kurgulayan işte bu zekâ, bu sabır, bu sakinliktir.

Konu ne zaman sabırdan, orantısız zekâdan açılsa; Gandhi gelir aklıma….