Son haftaların ve son günlerin flaş konusu, bir şike davası bir de MİT yasası oldu. Aslında bu MİT yasası değil bir değişiklik ya da yeni bir ekleme yasası idi. Açık ifadesi "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"dur.

Eklenen madde özetle, "MİT mensuplarının ya da kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin hakkında soruşturma açılabilmesi Başbakanın iznine bağlıdır" şeklindedir.

Konu, savcıların MİT müsteşarını ifadeye çağırması ve bazı MİT mensupları hakkında yakalama kararı vermesi ile gündeme düşmüştü. Ve siyasi gündemde bir şok yaratmıştı.

Hükümet acil olarak yukarıda ifade edilen yasayı hazırladı ve meclise sundu. Muhalefet büyük bir tepki gösterdi. Kişiler için özel yasa olmaz dendi. Kişiyi yargıdan kaçırmak dendi. Asıl amaç, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı kurtarmak dendi.

Sonuçta yasa 17 Şubat 2012 günü mecliste kabul edildi. Aynı gün Cumhurbaşkanına sunuldu. İmzalandı. 18 Şubat 2012 günü Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Savcılar da yaptıkları daveti ve arama kararını geri çektiler. Yeni yasaya göre Başbakandan izin almak için başvururlar mı? Bilemiyoruz.

Çıkarılan yasa doğrudur ya da yanlıştır, ayrı bir konu. Siyasilerin konuşmalarına bakılırsa çok tehlikeli bir yasa olduğudur. Ayrıca bu, hukuk uzmanlarının konusudur. Ama yasama olayının biçimi Türk Hukuku açısından hiç te şık olmamıştır.

Ancak konunun önemli yanı daha farklıdır. Önce siyasi partilerin bu yasa hakkında söyledikleri sözlerden bir özet yapalım:

Kılıçdaroğlu, "Hukuk, bu cinayetin sözcüsü olamaz. Bu bir hukuk cinayetidir. Bu utanca, kimse el kaldırmamalı" dedi.

"Bu gibi düzenlemeler, devleti illegal yapının içine sokar.(.) Şimdi geldiğimiz noktada, devleti resmen bir yasayla illegal bir çetenin avuçlarına teslim ediyoruz" dedi.

Bahçeli, "Hükümet, adalet mekanizmasını adama göre muamele yapan yanlı bir aşamaya getirmiştir.(...) Adaleti siyasal maksatlarla eğip bükenler, gün gelecek aynı adalet terazisinin kefelerine başlarını vuracaklardır" dedi.

"Bu yasal adım antidemokratiktir, siyasal ilkelliğin ve kabile mensubiyetinin bir görüntüsüdür. (...) AKP ile Çankaya arasında kurulan darağacında adaletin boynuna yağlı ilmek bir kez daha geçirilmiştir" dedi.

Muharrem İnce, "Başbakan kendi gladyosunu oluşturuyor. Buradan yeni Yeşil'ler çıkar, buradan yeni faili meçhuller çıkar" dedi.

Emine Ülker Tarhan ise, "Bu yasanın çıkmaması için her şeyi yapacağız. Çünkü kişiye özeldir, görülmekte olan bir davaya açık müdahaledir ve suç işlemeye teşvik niteliğindedir, anayasaya aykırıdır" dedi.

Ama yasa mecliste kabul edildi. 63 ret, 266 evet.

Şimdi meclis aritmetiğine bir bakalım. Siyasi partilerin ve milletvekillerinin samimiyetini bir gözden geçirelim.

Meclisin son aritmetiği:

AKP               : 326

CHP                : 135

MHP               :   52

BDP                :   29

Bağımsız         :    6

KADEP          :    1

Toplam 549 Milletvekili. İktidar partisinin karşısında 223 milletvekili var. İktidar hariç tüm partiler bu yasaya karşı idi. Yasanın çıkmaması için gereken her şeyi yapacaklarını da söylemişler idi. Ama toplam ret oyu yalnız 63.

İşte, önce siyasi parti liderleri bu durumu bir açıklamalı. Bu yasanın çıkmasına gerçekten karşılar mıydı? Ya da millete karşı şov mu yapılıyordu?

Bülent Arınç'ın açıklamasına göre CHP’den 30, MHP'den 10 kişi ret oyu vermiş. Ve bu açıklama, ne yazılı basında ne de görsel medyada yalanlanmadı. Bu sonuca göre meclise hiç girmemiş olsalardı belki daha anlamlı olurdu.

Ne yazık ki, bu durumun ancak bir açıklaması vardır: Ya muhalefet gösterdiği tepkide samimi değildi ya da milletvekilleri, partisine rağmen bu yasanın çıkmasını istiyorlardı.

Eğer CHP 135 ret, MHP 52 ret, BDP 29 ret oyuyla görevini yapmış olsalardı; yasanın çıkmasına engel olamasalar bile, Salı günü grup toplantılarına böyle bir sonuçla çıkmış olmaları daha şık olurdu. Ama böyle olmadı.

Maalesef muhalefet, bir hukuk faciası olarak ifade ettikleri bu yasanın oylanmasında, bizzat kendi milletvekilleri tarafından bir hezimete uğratılmıştır.

İşte, muhalefetin durumu budur. Grup toplantılarında, halkın karşısında esip gürleyen ama mecliste görevini yapamayan bir muhalefet. Oysaki ülke yönetiminde iktidar kadar muhalefet de sorumludur. Üstelik yapıcı bir muhalefete büyük ölçüde ihtiyaç vardır.

Artık halka karşı şov yapmak bırakılmalıdır. Halkın verdiği siyasi görev, gereği gibi yapılmalıdır. Çünkü önümüzdeki günlerde görüşülecek ve eğitim sistemini derinden ilgilendiren yeni bir yasal düzenleme daha gündeme girmiştir.

Biraz kaba kaçacak ama Anadolu'da çok söylenen bir söyleyiş tarzıyla sonlandıralım.

Muhalefet ya adam gibi yapılmalı, ya da yapanlara bırakılmalıdır.