Mısır'da yönetimi tasfiye ya da terbiye etmek amacıyla, Askerin yönetime el koymasına darbe diyenler de oldu, devrim diyenler de oldu. Hiçbir şey demeyenler de oldu.

Öncelikle Suudi Arabistan ve B.A.E. ilk gün alkışladı. Generalleri kutladı. Ve de tez elden büyük bir maddi yardım da yaptı.

ABD ve Batının güçlerinden gerekli referans gelmeyince diğer Arap devletleri gerekli bir tavır koyamamıştı. Ama şimdi onlar da General Sisi'yi kutlar oldu.

Peki, Mısır yönetiminden tasfiye edilmeye ya da terbiye edilmeye çalışılan siyaset ne idi?

Elbette, "Radikal İslâm"cı bir hareket olan "Müslüman Kardeşler" iktidarı idi.

Peki, neden "Müslüman Kardeşler", yani bu hareketin ana dokusunu oluşturan "Radikal İslam" tasfiye ediliyor ya da terbiye edilmek isteniyor?

Herhalde biraz geriye bakmak gerekiyor.

İkinci Dünya Savaşından sonra Sosyalist Blok genişlemiş, sosyalizmin rüzgârı toplumları etkiler olmuştu. Bu rüzgâr İslam ülkelerinde de duyulur olmuştu.

Batı Blok'unun başını çeken ABD, sosyalist rüzgârın yayılmasını engellemek için, özellikle İslam ülkelerinde etnik ve de inanç kimliğine dayalı radikal hareketleri örgütler ya da örgütlendirir oldu.

Ki, bu tip örgütlenme aynı zamanda, toplumsal bir realite olan emek eksenli örgütlenmenin ve de emek mücadelesinin önünü de kesmiş olacaktı. Yani toplumsal uyanış, etnik ve inanç kimliklerinin içine hapsedilmiş olacaktı. Ve de öyle oldu.

Özellikle İslam ülkelerinde, laik devlet yapısının inşa edilmesi de sürekli engellenmişti.

Bu ülkelerde demokratik devlet yapısının inşa edilmesi de sürekli engellenir ve askeri müdahalelerin önü açılır ve de desteklenir olmuştu.

Sonuçta İslam ülkelerinde, özellikle Arap toplumunda totaliter bir sistem ve işbirlikçi yönetimler hakim olmuştu. Demokrasi ile tanışmamıştı bu ülkeler. Demokratik bir siyasi kültür gelişmemişti.

Ve de emek örgütlerinin zayıf olduğu bu ülkelerde, yönetime karşı verilen mücadele, "Radikal İslamcı" hareketleri besler olmuştu.

Güçlendirilmiş "Radikal İslam"ın sisteme duyduğu öfke ise, emperyalist bir sistem olarak sunulan "Sosyalist Sistenf'e karşı yönlendirilmişti.

Türkiye de dahil olmak üzere özellikle tüm Müslüman Ülkelerde, "anti-sosyalist" bir "İslamcı Cephe" oluşturulmuştu. Ve de Kapitalizmin sömürü ve talan düzeni, toplumun gözünden kaçırılmıştı.

İslam dünyasının ordusu da, Sosyalist Blok'tan gelecek tehlikeye karşı eğitilmiş, donatılmış ve mevzilendirilmişti.

Yani özellikle İslam dünyasının hem ordusuna, hem siyasetine ve de tüm toplumsal dinamiklerine, emperyal güç olarak "Sosyalist Sistem" gösterilmişti.

Ancak Sosyalist Sistem 1990'dan sonra çözülmüş, Sosyalist Blok dağılmıştır.

İşte sorun da burada başlamıştır. Yani Batı için, Sosyalist Blok'a karşı mevzilendirilmiş Radikal İslamcı hareketlerin yön değiştirme olasılığı belirmiştir.

Çünkü Soğuk Savaş döneminde, Radikal İslamcı hareketlerin hem geniş bir halk tabanı, hem de vurucu gücü oluşturulmuştu. Üstelik bu radikal hareketler, büyük ölçüde Batı'nın bilgisi dahilinde gelişmiş ve silahlandırılmıştı. El-Kaide örgütü gibi...

İşte bu Radikal İslamcı hareketlerin, ya tasfiye edilmesi ya da terbiye edilmesi gerekiyordu. Batı'nın kontrolünde de olsa Radikal İslam gün yüzüne çıkarılmalıydı.

Görülüyor ki, "Arap Baharı" olarak sunulan hareketin önemli bir amacının da:

-Radikal İslamcı hareketleri legalize etmek, uluslararası siyasetle tanıştırmak ve uysallaştırmaktır.

-Yani sosyalist rüzgâra karşı sürekli canlı tutulan bu hareketlerde, Olası bir ABD ve Batı karşıtlığının gelişmesini engellemektir.

-Ve de bölgede emperyalizmin jandarması, Arap toplumunun ezeli bir düşmanı olan İsrail karşıtlığını kırmaktır.

öyle ki; İslam dünyasında kontrolden çıkan ve Batıya dik durmaya çalışan ülkeler tahrip edilmiş, işgal edilmiş, liderleri imha edilmiştir. Irak ve Libya gibi... Bugün de Suriye gibi...

Yine de şu sorular akla takılmaktadır:

Mısır'da ordunun yönetime el koyması ile tasfiye ya da terbiye edilmek istenen Radikal İslam mıdır?

Ya da tasfiye edilmese bile terbiye edilmesi istenen; Tahrir meydanında esen ve yükselen, ete-kemiğe bürünüp demokrasi mücadelesi vererek, tüm Arap dünyasını sarsacak yeni bir "Siyasal Olgu" mudur?